YEREL SEÇİMLER ÜZERİNE

Türkiye’de seçimlerin bir aldatmaca olduğu birçok kişi tarafından ispatlanır ve kabul edilir. Bu kişilerden biri de benim. Buna karşın gene de seçimler öncesi, karınca kararınca etrafıma dürüst ve yurtsever politikacıların seçilmesiyle ilgili binlerce dil döker dururum.

Aziz Nesin’den Şükrü Erbaş’a kadar şair ve edebiyatçıların çoğu halkın sanatçısı oldukları için halkı da eleştirmesini bilmişler ve ileri giderek onu aptallıkla, sadakacılıkla, doğadan, devletten, komşudan bir kıl koparttığında bile kazançlı olmakla ve çıkarcılıkla suçlamışlardır. Biraz daha ayrıntılı baktığımızda, bu gün halk kitlelerinin yediği kazıklara ve hak etmediği aşağılanmalar ve yoksulluklara karşın gene de kendisini döven, aç bırakan ve çırılçıplak soyan yönetimlere karşı bir sempati beslediğini, ondan bir türlü vazgeçemediğini görürüz. Geçenlerde uzun süre siyaset yapan ve önemli kademelere gelmiş olan bir arkadaşımın sözleri beynime çakıldı kaldıydı. “Bizim halkımız ne kadar kentte otursa da köylülükte kalmıştır. Basit kişisel gerçekleri bile çok geç algılar ve günlük çıkar çevresinde yaşar…” Bu sözün doğruluğunu, son on iki yıldır ayni partinin üst üste seçim kazanması ve iktidarı perçinlemesi kanıtlar.

Seçim sistemi yanlıştır, seçim ve siyasal rejimi düzenleyen yasalar feodal ağaların ve varsıl kapital sahiplerinin istekleri doğrultusunda düzenlenir. Bu gerçeği ne yarı devrimler, ne darbeler ve ne de muhalefettekiler değiştirememiştir. Gerçek egemenlerin kimler olduğunu halkımızın büyük çoğunluğu bilmemekte ve söyleyip duran ama hiç bir şey yapmayan soytarılardan rast gele birisini seçmekle kendini kurtardığını sanmaktadır. Bu yalın gerçeği siyaset arenasında bağıranlarsa, o egemenler ve onların çıkar çevrelerince, halkı küçük görmekle ve halk düşmanı olmakla suçlanmaktadır. Bu kısır döngü böylece sürüp gitmektedir. Bunlar hep bildiğimiz konular. Peki, ne yapacağız? Bence kısa ve uzun vadeli düşünerek iki şey yapacağız:

Kısa vadede yani önümüzdeki yerel seçimlerde sistem içinde dikkatli ve akıllı davranacağız. Seçim sandığının arkasındaki oy verme kabininde heyecan ve şaşkınlık yaşamayacağız. Upuzun seçim kâğıdı, muhtar ve bağımsız adayların isimleri olan bir sürü pusula ve belediye meclis üyelerinin listeleri karşısında bir kez daha derin nefes alıp kafamıza koyduğumuzu işaretlerken yanlış ve geçersiz oy kullanmayacağız. Kendi imzamızı kendi kalemimizle atacağız. Sandık kurulunda bir parti temsilcisi gibi her vatandaşın müdahil olmadan müşavir olabileceğini bileceğiz. Sandık kurullarının kimlerden meydana geldiğine göz ucuyla da olsa bakacağız.  Sayım sırasında ve sayımdan önce oy kullandığımız sandığı gözetimimiz altına alacağız. Dostlarım, kısa vadede vadesi bitmiş bu sistemde gene kazanacak olan, maalesef bir önceki kazanan olacaktır. Çünkü sistem içinden doğrunun ve dürüstün çıkmayacağı, parası olanın seçimi kazanacağı malumdur. Ancak bu yanlış düzen içinde kazanacak olanları ve onların bizim nelerimizi alıp götürdüğünü, kimlerin omuzlarına çıkıp balkonlara asılarak hırsızlıklarını devam ettirebileceklerine seyirci kalmayacağız. Peki, bu çabaları neden göstereceğiz? Göstereceğiz çünkü bu sistem içinde de çakalların rahat iktidar olmasını en azından engellemeye çalışıp, memleketin sahipsiz olmadığını onlara öğreteceğiz.

Gelelim esas işe. Uzun vadede ne yapacağız? Bu iş zor iş… Önce şu kendi egemenliklerinin devamını sağlamak için değiştirdikleri Yerel Yönetimler yasasını değiştireceğiz. Köylülere köylerini, işçilere fabrikalarını geri vereceğiz. Mevcut demokratik sistem dedikleri sistemi şimdiki ortam (konjonktür, toplu durum)  içinde ele alacağız. Seçim ve siyasi partiler yasasını değiştireceğiz. Varsılların iktidar olmaması, emekçilerin, emeklilerin, gerçek köylülerin temsilcilerinin büyük mecliste mevcudiyetlerini sağlayacağız. Feodalizmin ve mafyokrasinin zerresinin siyasal yapıda yer almasını engelleyeceğiz.  Gençlerin siyaset yapmasını sağlayacağız. Doğanın dengelerini bozan, ulusal değerlerimizi yok eden, ulusal güvenliğimizi, ulusal ekonomimizi, ulusal eğitimimizi ve sosyal güvenliğimizi bozmuş olan bütün Akepe yasalarını kaldırarak, yeni liberallere ve mandacılara karşın yeni, ilerici, ulusal ve Cumhuriyetçi, devrimci yasaları yürürlüğe sokacağız. Millici, ulusalcı diye birbirimize düşmeden, yolsuzluk, rüşvet, adam kayırma, merkezi devletin yok edilme planları ve ulusal varlıklarımızın satılması, yok edilmesine karşı tek vücut olarak cephe tutacağız. Var mı başka çaresi?
Başka çaresi var. Eğer bunları yapamazsak mekân değiştireceğiz. Ya öleceğiz, vatan toprakları altına gireceğiz, ya vatan değiştireceğiz... Evet, ya da ayaklanacağız...

Tam elli gün sonra sandıkların içine atacağımız şişkin zarflarımızı iyice bastıralım ki, yarıktan içeri iyi girsin. Yalansız, yanlışsız ve mutlu bir Türkiye için oy kullanacağız. Kullanmadığımız her oy Akepe’nin akrep yuvalarını pekiştirecektir.



                                                                                                                                         Cumhur UTKU

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

15 TEMMUZ, ORDUBOZAN GÜNÜ

28 ŞUBAT’IN BİNİNCİ YILINA DOĞRU

SADAKA KÜLTÜRÜNE KARŞI SANDIK İTTİFAKI