Harbiyelilik
Harp Okuluna Kuleli’den, Erzincan’dan, sivilden gelen herkes eşitti. Gençliğimize HARBİYE aşısı yapılmış, ölümsüz silah arkadaşlığı filizlenmişti. Bu dostluktan, kardeşlikten öte bir şeydi. Askeri liselerin ruhundan gelip iki yıl içinde bizi birbirimize bağlayan o eşitlik çok güzel bir kardeşlikti! Bize bu duygu ve düşünceleri verenler, çoktan beyaz atlarına binip gittiler. Onlara uğurlar olsun. Ne ki, biz de tek tek bazen seyrek bazen dirsek temasında gitmeye başladık. Neydik ne olduk? “Eşitler içinde eşittik.” Memleketin her yerinden gelmiş seçme eşitlerdik. Sonra çalışkanlık, hırs, görev bilinci ve askerliğin, komutanlığın diğer özellikleri girdi devreye. Kimimiz erkenden emekli oldu, kimimiz kadrosuzluğu bekledi, kimimiz general oldu. Ama kaç yaşında olursak olalım üniformamızı çıkartırken biraz da derimizin soyulduğunu hissettik. Hiçbir meslekte olmayan bir duyguydu bu. Hiçbir meslekte olmayan bu eşitlik bedenlerimizi de sonunda eşit kıldı. Zaten yaşadıklarımız bir mesleğin