Kayıtlar

Aralık 15, 2013 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

BURSA'DA BUGÜN...

Osmancık, büyümüş Osman Bey olmuş... Selçuklu hanından sancağı almış ve Babası Ertuğrul Bey ile oğlu Orhan Bey arasındaki dönemde kayınpederi Şeyh Edebalı terbiyesiyle yaşamış...  Bursa'ya uzaktan baktığında bir gün "Oğul!" demiş "Bursa'yı al ve ben öldüğümde beni o kentin içinde parlayan gümüş kubbenin altına göm." Ölmüş her fani gibi ve onu o dediği yere gömmüş oğlu Orhan Bey...  "Osmancık"ta Tağrık Buğra'nın romanını güzel oyunlaştırmışlar ve bu akşam güzel oynadılar.  Salondan çıktım. Havada is ve otogaz kokusu... Bursa'nın o bilinen soğuk kış akşamlarından birindeyim. Tophaneye doğru yokuş yukarı yürüyorum. O yanyana ve geniş bahçesi bulunan iki Hıristiyan şapelinin önünden geçiyorum. Birinde baba Osman Bey diğerinde oğul Orhan Bey yatıyor. Orhan Beyin yanında ise karısı, evlendiğinde müslüman olan Nilüfer Hatun...  Gündüz dolaşıp fotoğraf çekmiştim buralarda. Osmanlı'nın ilk başkenti kadim Bursa'yı tanımaya yarın deva

HAYDİN!

"Ayağa kalkın!" dediğimizde herkes "he, hee.." dediydi de Fethullahın savcısı vay sen misin demişti. Bir Cumhuriyet yargıcına düştüydüm, beraat dedi. Ama o savcı durmadı, bir üst mahkemeye itiraz etti. Şimdi hala davalıyım... Benim etkim ve yetkim ne ola ki? Kimi ayaklandırabilirdim ki? Şimdi memleketi fosseptik çukuruna çevirenler, malı götürenler ve yeni çakallar, soysuz hırsızlar birbirini ihbar edip kirli çamaşırlar ortaya çıktıkça, neden duruyor gençler? Esas gençlerin ayaklanması gerekmez mi? Geceler çok mu soğuk? Sokaklarlarda ve meydanlarda yürümek ve "HÜKÜMET İSTİFA!" demek için Haziranı mı beklemek gerek? İşte ben ve benim gibi emekliler ancak buradan bağırabiliyoruz "HAYDİN!" diye... Haydin gençler, haydin işçiler, haydin meydanlara! Üniversiteler, fabrikalar, bağlar, bahçeler, haydi... Ne duruyorsunuz daha? Eğer o muhteşem Haziran Ayaklanma'nızı Ocak ayında da bütün yurtta sürdürürseniz, kendi hesabıma, yanmayan nam