Kayıtlar

Ocak 30, 2011 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

KIŞKIRTICI HABERLER

“Gölcük Donanma Komutanlığı Karargâhındaki döşeme altından çıkan dokuz çuval belgenin içinde bazı amiral hanımlarıyla ilgili bilgiler var.” Leventlerin komodoru olsaydım eğer, önce şu Ankara’daki Karargâh binasının duvarına kazınmış sivil elbiseli Mustafa Kemal Atatürk’ün rölyefini mareşal üniformalı hale getirir, kuyruklu imzasını da düzelttirirdim. Sonra da Oran’a çıkar TRT’ye gider, genel müdürün kapısını vurmadan içeri girer 11 Aralık 2010 günü bazı amiral eşleriyle ilgili belgelerin açığa çıktığına dair yapılan habere açıklık getirmesini isterdim. Bu haberdeki ima neydi, sorardım. Açıklasa da açıklamasa da o genel müdürü odadan dışarı çıkartır, resmen görevden alınıncaya kadar da o odanın kapısına bir bahriyeliyi nöbetçi diker, o adamın o odaya girmesini önlerdim.   “Lojmanlarda eroin zulası!” Ben Jandarma genel Komutanı olsaydım eğer, gider İkitellideki Milliyet gazetesi genel yayın müdürünün odasına girer, bir kahve söylemesini isterdim. 14 Aralık 2010 günü birinci sayfa

FAZIL HÜSNÜ DAĞLARCA'DAN

GÜÇLERİN BİRBİRİNE YANSIMASI Mustafa Kemal anlar ilkin orduyu Dağ olur Ova olur Sınırlarda ta bayrak… Subaylarından erlerine yalaz çiçeği, Çanakkale olur Bağımsızlık savaşı olur Ordu anlar Mustafa Kemal’i ilkin. Mustafa Kemal anlar ilkin orduyu, Mehmet olur Mehmetçik olur Devrimlerde ta bayrak... Subaylarından erlerine yalaz çiçeği, İkinci kurtuluş olur Üçüncü kurtuluş olur Ordu anlar Mustafa Kemal’i ilkin. Fazıl Hüsnü Dağlarca (Haftalık Devrim Gazetesi 1nci Syf. 21 Ekim 1969) Aksaray’da Dağlarca’nın adı “Kitap” olan bir kitapçı dükkânı vardı. Dükkânın vitrinine ya da duvarına her hafta bir şiirini kocaman yazardı. Özenirdim, onunla tanışmak isterdim ama benden epey büyüktü, babam kadardı, neyi bahane edip nasıl tanışabilirdim ki? Lisedeydim... Vitrindeki şiirini okur gibi yapıp içeriyi, Dağlarca’yı gözlerdim. Bir gün dükkânın içini süzüşümü fark etmiş olacak ki, dışarı çıkıp “Ne istiyorsun sen bakalım?” diye çıkışmıştı. Pek o kadar kabadayı görünüşlü değild

SEÇİM VARSA ÇÖZÜM DE VARDIR!

Seçimlerde en önemli konu, parayla oy satınalmayı engellemek ve sandığı ve sayımı kontrol etmektir. Mustafa Kemal Atatürk Silivri'de esir alınmıştır. Sonraları kimin esiri olacağını bilen aklı başında hiç kimse, bir siyasal parti yönetimi inayetiyle Silivri zindanından çıkmak istemez. Bu konunun başlangıcı güncel ve duygusal bir görüştür. Silivri'deki Kemalist'leri önce çıkartıp sonra da APO belasını salıvermeyi hiçbir vatansever istemez. Dışarıdakiler belki değil ama içerdekiler bu oyunun farkındadırlar... Zaten antidemokratik olan seçim yasasına kıyasladığımızda şimdiki muhalefet partilerinin Haziran 2011 genel seçimlerini boykot ederek şimdiden sineyi millete dönmelerine kimse antidemokratik diyemez! Sineyi millete dönmek, Akepe'den kurtulmanın en uygun ve  güzel bir çözüm tarzı gibi gözükürse de biraz ütopik... Keşke her iki muhalif partiden de milletin sinesine dönecek, seçimlere katılmamayı isteyen yirmişer milletvekili olsa... Bunu yapacak olanlar gene muhalefe