Kayıtlar

Ocak 13, 2008 tarihine ait yayınlar gösteriliyor
AKP SİPARİŞİ -SAPANCA TARZI- ANAYASA TASLAĞI Cumhur UTKU ÖNCEKİ ANAYASALAR 1876 Anayasası demokrasi geleneği olmayan Osmanlı Devletinde ilk yazılı hukuk belgesi olmuş ve "Meşrutiyet" yönetimini başlatmıştı. 1921 Anayasası Millî Egemenlik ilkesine dayalı ilk anayasaydı. 1961 Anayasası devlete birçok görevler yüklüyor,temel hak ve özgürlükleri ayrıntılı olarak düzenleniyordu. 1982 Anayasası ile getirilen en büyük yenilik, tek meclis sistemine, yani Cumhuriyet geleneğine geri dönülmesiydi. Yürütme biraz daha güçlendirildi. Özgürlüklerin sınırlandırılması konusunda yeni ve daha keskin ölçüler getirildi. Bütün bu anayasalar o günkü siyasi durum gereği yazıldı, yorumlandı ve meclisler tarafından kabul edildi. 1876 Anayasası hariç hepsinin ortak özelliği, bir zümrenin isteği doğrultusunda değil bütün milletin iradesi doğrultusunda yürürlüğe konmasıydı. Son üç anayasa içeriği itibariyle Kemalizm (ki Atatürkçülük de diyenler vardır) ülküsü dediğimiz Türk Milletinin iradesi ile oluşan

43 YIL ÖNCEKİ VATANDAŞ İSTEKLERİ

27 Mayıs hareketi önderlerinden, E.Alb., Senatör, rahmetli Suphi Karaman'a 1965 yılında bir vatandaş tarafından gönderilen mektubu aşağıda sunuyorum. Kendisi bu mektubu belki de yol gösterici bulduğu için ölünceye kadar saklamış. Mektubu yazan İzmitli hemşerim Mustafa Bekiroğlu'nun görmüş geçirmiş yaşlıca bir zat olduğu anlaşılıyor. Yazan da alan da ışıklar içinde yatsın! Aradan - şimdiki ekonomiden sorumlu devlet bakanının yaşından daha - çok yıllar geçmiş. Bir ömür geçmiş. 43 yıl, yüzyıl başlarında ortalama insan ömrü idi Türkiye'de... Mektupta tek bir değişiklik yapmadım. Olduğu gibi kopyaladım. Bence doğru yargılardır yazılanlar ve mektubun sonundaki istekler, vatandaşlarda hala devam etmektedir. Mektubun yazıldığında şimdi muhalefet ya da iktidarda olan siyasetçilerimiz kaç yaşındaydılar? Mektup hakkında ne düşünüyorlar? Sormak isterdim... Zaman geçti (mi?) Türkiye için çok kötü bir yıl olan 2007'nin unutulmamasını, 2008'in ise Cumhuriyet Devriminin devam etmes

YAŞAR KEMAL'E MEKTUP

“Şırnak'ta şehit düşen 'bordo bereli' Yüzbaşı Sinan Eroğlu, gözyaşları arasında son yolculuğuna uğurlandı. Cenaze törenine Şehit Yüzbaşı'nın doğum gününe gelemediği bir yaşındaki ikiz çocukları Kahraman ile Bade anneleriyle beraber geldi.” 05 Aralık 2007- İstanbul İşte bu kadar ağabey… Belki Yüzbaşım ölmeden altı teröristi de öldürmüştü… Ne gam! O altı civanda onun gibi hatta ondan da önde civan değimliydi? Yüzbaşı böyle şehit olmamalıydı. Böyle kalleş pusularda ölmemeliydi. Bu Yüzbaşı daha büyük savaşlar için yetiştirilmişti. Bu Yüzbaşı ve öncekilerin ölmeleri ders vermedi mi? Daha ne kadar Yüzbaşı ölecek? Daha ne kadar civanlar devrilecek? Hem de beleşine… Beleşine ölmek ağabey beleşine… Ne demek beleşine? Memleket için değil, haybeye… Kürtlere Kürt dedik. Kürtlerin türkülerini, seslerini, çığlıklarını kattık çığlıklarımıza, türkülerimize… Eee… Bitti mi? Kimler ne istiyor anlamışsan lütfen bana da anlatır mısın? Yaşar Kemal ustam, hiç olm

KİMLER SİYASETLE İLGİLENSİN?

"Gerek bazı siyasi partilerden aday olan, gerekse "sivil" toplum kuruluşlarında aktif olarak çalışan emekli büyükelçiler ve emekli generaller, emekli olmadan önce kurulmalarına ve güçlenmelerine katkıda bulundukları ne kadar dış ittifak ve ilişki varsa, şimdi bunları yerden yere vurmaktalar.Aslında bu tablo, devlette diplomat ve asker olarak görev yapan insanların içinde bulundukları dramatik ikilemleri yansıtıyor.Düşünün ki Dışişleri'nde en üst makamlara gelmişsiniz. Gerek Türk-Amerikan ittifakının, gerekse Türkiye'nin AB ile ilişkilerinin gelişmesini, mesleğinizin ana misyonu olarak benimsemişsiniz. Hükümetler değişmiş ama siz bu misyonu hiç aksatmadan, siyaset üstü bir "devlet politikası" biçiminde yarınlara taşımışsınız.Siyasetçiler "Çekiç Güç"e takmışlar. Siz onları, "Çekiç Güç olmazsa olmaz"a ikna etmişsiniz. Siyasetçiler bazen Amerika'ya, bazen Avrupa'ya kızmışlar. Siz "devlet sorumluluğunun gereği" olarak, o