KÖTÜ BİR NEHİR ROMAN!*

OKUMAK İÇİN YORULMAYIN
Ergenekon iddianamesini okuyarak zamanınızı boşa tüketmemenizi dilerim. Abur cubur sitelerden indirip de virüs bulaşma riskine ve bilgisayarınızın hafıza kapasitesini doldurmaya da değmez! Sondan ve baştan bölümleri hızlı okuma tekniği kullanarak okudum. Ergenekon adının verildiği davanın savcılık iddianamesi kötü bir nehir roman gibi… Giriş, gelişme, sonuç belli değil. Ana fikir yok. Kahramanlar belli değil. Olaylar kopuk ve birbirine bağlantısız. Bu roman insan yaşamından, toplumdan, doğadan ve tarihten hiçbir şey vermemektedir okurlarına. Bir iddianame ki zaman atlamalarıyla içinde hem Nuriş hem de Mustafa Kemal Atatürk var… Kendinizi de ararsanız bulabilirsiniz belki… Word belgesindeki ‘bul’ sekmesine adınızı yazıp tıklayın. Yoksanız üzülmeyin, yokluğunuz savcının yorgunluğundan ve bıkmış olduğundandır(!)
Peki, bu tutuklananlar mı derin devlet kardeşim? Ahmet Altan’a göre, evet! Bu dava sonuçlandığında derin Cumhuriyet yok olacak, demokratik Cumhuriyet doğacaktır! Bu istek neyin isteğidir? Savcılık iddianamesinde Kemalist bir çete aranmaktadır! Kemalistleri çeteler ve tetikçilerle ilişkilendirmek isteği açıkça görülmektedir. Adi suçlu bilmem ne Samiler, Direjler ve de Nurişler neden devreye girdi şimdi? Nedeni açık değil mi? Zamanında, halkla ilişkilerini üst düzeyde tutarak başarılı bir şekilde görevini ifa edip(!) general olan Veli Küçük abimiz, bunların alayını adam yerine koyup onlarla her hafta birlikte rakı içmiş de ondan… Peki, Veli Küçük, hem mafya bozuntularına ağabeylik yapmış, hem de İlhan Selçuk’la birlikte memleketin geleceğine dair düşünce mi üretmiş? Olasılığı sıfır bir varsayım… Hiç kimse bu 2500 sayfalık iddianameyi önyargısız okuyamayacaktır. İşte bundan dolayı da okumaya gerek yoktur. Bunun bir darbe soruşturması sonucu yazılmış bir iddianame olduğunu söyleyenler yanlı ve kasıtlı söylemekte ve yazmaktadırlar. O zaman bu iddianamede neden iki emekli Orgeneral yoktur? Hani darbeyi onlar yapacaklardı ya! Neden birleştirilmedi ya da birleştirilemedi bu iki soruşturma?

GAZİ PAŞA CUMHURİYETİ SAĞLAM KURDU
Ergenekon savcısı ne için vardır? Savcı Öz, kimden talimat almıştır? Yoksa talimat almış gibi kraldan çok kralcı mı davranmaktadır? Kimdir bu adam, nerede yetişmiştir, o makama kimler tarafından ve ne zaman getirilmiştir? Bu bilgileri neden toplamış ve neden iddianameyi daha açıklamadan önce sızdırmış ve kamuoyunu etkilemeye çalışmıştır? Kamuoyu oluşturmaya çalışmak, siyasallaşmak değil midir? Hukukun siyasallaşması başka, siyasetin sağlıklı ve hukuksal olmasını sağlamak daha başka değil midir? Özellikle milletin ve onun örgütü olan devletin vicdanı olması gereken savcının bu tutumu meşru mudur? Savcılar hukuk için, hukuk siyaset için, siyaset de memleket için vardır. Bu zincir size ters gelmesin. Değişik zincirlemeler yapabiliriz. Hekim, tıp için vardır. Öğretmen, eğitim için vardır. Polis, güvenlik için, Subay, hudutların savunması için vardır. Sonunda hepsi memleket için vardır. Bazıları da bütün bunların tersine bir çift kadın memesine satarlar anasını memleketin. Onlar memleket için değil, memleket onlar için vardır! İddianamenin resmen yayınlanmasıyla birlikte bütün toplumun hafızası ve havsalası hapse girmiştir. Şimdi artık yalnız içerdekiler değil bizler de tutukluyuz. Aklımızı tuttular, beynimizin suyunu çektiler şırıngalarıyla… Ama vicdanları yok edemiyorlar. O vicdan ki beynin, aklın ve devamında da hukukun besleyicisidir.
Her şey palavradır ve kamuoyunla dalga geçmek için hazırlanmıştır. İddianameyi sizin yerinize göz gezdirdim. Siz okuyup işinizden gücünüzden olmayın. Zaten nasıl olsa büyük, güzel basınımız ve de onun uzantısı televizyonlarımız, her gün bir iddianame sayfasını haber yapıp manşetlerine taşıyacaklar ve meraklarımızı gidereceklerdir… İddianame içindeki bilgiler, telefon görüşmelerinden kaydettikleri, belgeler ise elektronik posta yazışmalarından kopyaladıklarıdır. Siz istediğiniz kadar İnsan Hakları sözleşmesinden, haktan hukuktan söz edin, nafile… Bu uyduruk iddialar, birilerinin birilerinden öç almak istemesinin kanıtıdır. Mustafa Kemal Atatürk’ten mi yoksa Kemalistlerden mi öç alınmaktadır? Para destekçisi belli bir gazetenin çok önceden düşünüldüğü belli ve yaratıcılığı mükemmel olan dünkü manşetine ne buyrulur: “1923’de kuruldu, 2008’de arınıyor!” Kurulan ve arınan neymiş? Derin Cumhuriyetmiş! Dostlar, ‘vatanseveri kadar haini de bol olan’ bu memlekette gene iyi dayanmış Cumhuriyet! Ne Cumhuriyet kurmuşsun be Gazi Paşam!

İDDİANAME DÜZMECEDİR
1923’deki karşı devrim çabaları 2008’de devam etmektedir. Ama yıkamayacaklar! Taraflar bellidir. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti’nin koruyucuları olan taraf ‘Yüksek Seciyelidir!’ Yıkıcılarının seciyesi nasıldır? Bilemem! Şakacı ve gayri ciddi bir savcının bir yıldır işini gücünü bırakıp aklına gelenin telefon konuşmalarından ve ajanda notlarından topladıklarını iddianame olarak sunması bizim memlekete has bir olaydır. Savcı tarihe ismini geçirmek için siyasi dedikoduları, mafya söylentilerini ve psikolojik harp unsurlarını belgeleştirmiştir. Birileri de bunu temiz eller operasyonuna benzetmektedir. Şüphe yok ki önünde sonunda Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün tertemiz elleri onların yakasına yapışacaktır.
Ne demişti Mustafa Kemal Paşa’nın Adalet Bakanı Mahmut Esat Bozkurt? “Cumhuriyet Savcıları! Meriç kıyılarında çalışan Türk köylüsünün kaybolan sabanından tutunuz da bu vatanda yaşayanların uğrayacağı en ufak haksızlıktan, hatta Bingöl dağlarının ıssız kuytularında nafaka bekleyen öksüzlerin gözyaşlarından siz sorumlusunuz!” Bu gün Ergenekon iddianamesi hazırlayan savcılar azınlıktadır. Mustafa Kemal’in fikir fedaisi olan gerçek Cumhuriyet Savcıları ise çoğunluktadır ve Türk Devriminin sürmesi için görev başındadır.
Her şey düzmecedir, her şey sahtedir! Yalanlar yargıya sunulmaktadır. Hapis damındakiler çıkınca daha iyi öğreneceğiz gerçeği… Ne zaman çıkabilirler ki? Bu kadar düzmece büyük suçlarla suçlananlar tutuksuz yargılanabilirler mi? Hayır! Peki, mahkûm olurlar mı? Hayır! O halde oyunun ne olduğu gözüküyor mu? Bütün plan, Türkiye’yi Akepe’den kurtarmaya yemin etmişlerin sesinin kesilmesi ve onların uzun süre içerde bırakılması üzerine kurulmuş gibi gözükmüyor mu sizce? Bahçeli, gene erken seçimden söz etti. Deniz Baykal ise Malatya’da bin kişilik partili gruba meydanda hitap etti.
Hedef, mafya bozuntuları, tetikçiler ve gladyo artıklarıyla millicileri bir tutup yok sayarak, seçimlere girmek ve siyasetçilik oynamaya devam etmek! Uygulanan mevcut seçim ve siyasal yasaların ışığında, oy sandıklarının kimlere güldüğünü gene Cihan haber ajansından öğreniriz…

HAYALLERİMİZ GERÇEKLEŞECEKTİR
Oysa 1970’lerde, daha çocuk sayılabileceğimiz yaşlarda gelecek için neler düşünürdük biz, bilir misiniz? Horasan ovasını sanayi bölgesine dönüştürecektik. Ovayı Trabzon ve Kars üzerinden geniş kapasiteli demiryollarıyla, ro-ro taşımacılığıyla Avrasya coğrafyasına bağlayacaktık. Urfa, Diyarbakır ve Batman, yemyeşil tarım alanları, üzüm bağları ve gıda depolarıyla donanacak, şarap ve iplik fabrikalarının üretimi petrol üretimiyle yarış edecekti… Aradan yıllar geçti, biz 68 kuşağı, yaşlandık. Şimdi büyük bir yalan çukurunun içine düştük hepimiz! Önümüzü göremiyoruz, ufuklar ne renkti unuttuk! Gördüğümüz, Türkiye’nin aklını, vicdanını, cesaretini ve hukukunu kaybetmek üzere olmasıdır.
Vatan parçalayıcılarına, Millet bölücülerine ve Cumhuriyet yıkıcılarına rağmen umudumu yitirmedim! Memleketime dair bu hayallerim elbette gerçekleşecektir. Kemalist fedailerin, her kesimde çoğalarak sahte demokratlardan daha ilgili ve daha bilgili olması gerekmektedir. Türk Devrimi devam edecektir. Bu milletin çocukları, kendi gerçek nehir romanlarını kendileri yazacaktır. İnanıyorum!

*Nehir roman: Birbirinin devamı niteliğinde yazılmış romanlar bütününe denir. (Esir Şehrin İnsanları, Esir Şehrin Mahpusu, Yol Ayrımı gibi…)

28 Temmuz 2008 / ANTALYA

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

15 TEMMUZ, ORDUBOZAN GÜNÜ

28 ŞUBAT’IN BİNİNCİ YILINA DOĞRU

SADAKA KÜLTÜRÜNE KARŞI SANDIK İTTİFAKI