AKTÜTÜN’ÜN ASKERİ BOYUTU

GEÇMİŞİ ANIMSAYALIM
Aktütün Karakolu'na ilk saldırı 12 Eylül 1992'de yapılmış, Irak’ın kuzeyinden gelen 400 kişilik PKK grubunca 22 askerimiz şehit edilmişti. İkinci kez, 5 Haziran 2007 günü kalabalık bir grup karakola saldırdı. Bu saldırıda ölen olmadı ve bölücü eşkıya püskürtüldü. Ancak 22 Temmuz 2007 günü üçüncü baskında Er Hüseyin Ay şehit düştü. Bir skorsky helikopteri yara aldı. Mayıs 2008'de ise yine Irak'ın kuzeyinden yurt topraklarına giren eşkıya grubu aynı karakola bu kez 200 kişiyle saldırdı. Saldırıda 6 askerimiz şehit olurken, 19 bölücü eşkıya öldürüldü.
Son yapılan saldırıdaki doğru bilgileri ise Genelkurmay Başkanlığının 42/2008 sayılı basın açıklamasından öğrenelim: “3 Ekim 2008 günü öğlen saatlerinde Aktütün Karakoluna yapılan saldırıda 15 şehit verilmiştir. İki uzman çavuştan halen haber alınamazken,(iki gün sonra onların da şehit edildikleri öğrenildi) iki ağır yaralı askerimiz bulunuyor. Çatışmalar süresince, 23 terörist etkisiz hale getirilmiş olup Hava Kuvvetleri ve topçu ateşleri sonucunda etkisiz hale getirilen terörist miktarı henüz tespit edilememiştir. Şehit olan personelimize Allah’tan rahmet, silah arkadaşlarına ve onların değerli ailelerine ve yüce milletimize başsağlığı, yaralılarımıza acil şifalar diliyoruz. Bölücü terör örgütü ile mücadeleye, yurt içinde ve yurt dışında artan bir kararlılıkla devam edilecektir. Bundan kimsenin şüphesi olmamalıdır. Kamuoyuna saygı ile duyurulur...”
Gündüz gözüyle yapılan saldırıda şehit olanların cenaze törenlerinden sonra gazete manşetlerini ve yazılanları da kısaca okuyalım: “Hamasete doyduk, çözüm istiyoruz.” “Oğlum bu tabuta sığmaz!” “Gül, yuhalandı!” “Babamı bana geri verin!” “Neden öldük komutanım?” “Hala mı demokratik çözüm!” “Mevzilerini bırakmadılar!” “Yürekler yangın yeri…” “Şehit vermeye devam edeceğiz.” “PKK'yı ortadan kaldıracak bir operasyon yapmak lazım.” “PKK ile topyekûn bir mücadele gerekiyor.” “PKK'lıların üç günde biteceğini düşünmek bizi yanıltır.” “Mali durumumuz yetmedi…”

HUDUTDA KÜRESEL VE PARASAL İZLER VAR
Hudut Karakolları, köylerden destek almak için onların civarına kurulur ve o köylerin adıyla anılırlar. Türkiye Cumhuriyeti Devletinin hudutlarını korumak ve kollamak için oralara konuşlandırılmışlardır. Hudut görevi yurt çocukları için değişik ve yurt sevgisini katmerleştiren onurlu bir görevdir. “Hudut Namustur!”sözü dağlara taşlara ve beyinlere yazılır. Aktütün Karakolunun çürük damına da yazılmıştır. Bundan maksat ‘Yurdumuz anamız ve avradımız kadar kutsaldır!’ demektir. Bunu dağa taşa, dama, koğuşa yazmak ise biraz da özgüvenin dışa vurumudur. Hudut Karakol Komutanları ve nöbetçilerinin üst komutanlarına verdikleri tekmil, diğer orduların askerlerince kullanılmaz. O sözler, tekmilden çok savaşçı yiğitlerin ve hudut fedailerinin bir yemin bildirisidir: “Asil Türk Milletinin namus ve şerefini, vatanın bütünlüğünü, … koordinat noktasıyla… koordinat noktası arasındaki hudut hattında korumakla görevli birliğim, bir subay, iki astsubay, 38 erbaş ve erle, vatan ve millet uğruna seve seve can vermeye hazırdır Komutanım!”derler. Bu tekmil düşmanı korkutur, dostu ise gururlandırır. Bu tekmili gereksiz bir hamaset gibi görenler, orada bir Üsteğmenin hançeresinden dinlediklerinde kendilerini güvende duyarlar.
Hudut Karakollarının, gözetleme ve haber verme faaliyetleriyle ufak çaptaki hudut olaylarına müdahalesi dışında taktik akın, sızma, pusu, baskın gibi muharebe şekillerini kendilerince uygulayamayacağı da bir gerçektir. Örgütlenmesi ve donanımı bu tür muharebeleri icra etmeye uygun değildir. Ama düşmanın yapacağı pusu ve taktik akınlara karşı koyacak silah ve donatıma sahip olmaları ise kaçınılmazdır. Bütün bunların yanında hudut birliklerinin kaldırılması ve yerlerine yüksek teknolojiyle donatılmış hudut polislerini görevlendirme çalışmalarının da devam etmekte olduğunu bilmekteyiz. Avrupa Birliği, hudutlarda Kara Kuvvetlerinin hatta Jandarmanın bulunmaması için ilgili devletlere para aktarmaktadır. Bizim devletimize de aktarmış ya da aktaracak mıdır, öğrenmeye değer. Suriye ile olan hudut hatlarındaki eski mayınların kimler tarafından, ne zaman ve kaç paraya kiralanarak söküleceği de öğrenmeye değer. Karakol baskınının olduğu gün, Trakya’da insan taciri bir kamyon şoförünün daha hudut hattına varmadan insan yüklü kapalı kasa kamyonu devirip kaçtığını ve 19 yabancı uyruklu, Avrupa sevdalısı umuda yolcunun neden öldüğü de öğrenmeye değer... Bu olayları ve gelişmeleri derinlemesine düşünüp değerlendirme yapmak, hudutlarımızdaki parasal ve küresel izleri öğrenmek bilinçli yurttaşların hakkıdır ve aynı zamanda görevleridir.

HATA BİR KEZ OLUR
Araba kırıldıktan sonra yol gösteren çoktur bizim memlekette... Komutanların ya da Genelkurmayın işine karışmak günahtır ve biraz da ayıp sayılır. Oysa Ordu, milletin ordusudur. Bazı kişilerin kışkırtıcı ve kasıtlı olarak bu ve benzeri olayları kaşıdığı ve karıştırdığı herkesçe bilinmektedir. Askeri bir olayı değerlendirmek ve eleştirmek, onların konumuna düşmek demek değildir. Vatan hainlerinden önce vatanseverler, askerlik ve savaş sanatından anlamayanlardan önce askerler ve savaşçılar, yurttaş olmayanlardan önce yurttaşlar konuşurlar ve özgürce düşüncelerini söylerlerse, şehitlerin kanları ve hakları yerde kalmaz.
Baskın, taktik akın ve pusu komando ve gerilla birliklerinin uyguladığı muharebe taktikleridir. Bir baskın, gece, gündüz, küçük, büyük, dağda, ovada dünyanın her yerinde aynı yöntemler kullanılarak yapılır. Genelde bu tür harekâtta hedef, zayiat vermeden düşmana zayiat verdirmek, adam kaçırmak, komuta yapısını yıpratmak ve moralini bozmaktır. PKK bu işi iyi yapamamıştır. Yıllardır bu taktiği uygulayan bu eşkıya grubunda bazı özelliklerin olmadığı anlaşılmaktadır. İnançlarında bir çöküş yaşamakta oldukları, eski deneyimli savaşçılarını kaybettikleri, üstlerine ve kendilerine güven duygularını yitirdikleri anlaşılmaktadır. Baskını yapacak olanlar çok iyi planlama ve provalarla görevini en az zayiatla yapabilecek hale gelmelidir. Oysa baskının önceden ortaya çıkması ve 23 kişinin saf dışı kalması, PKK’nın silahlı kollarının başarısızlığıdır.
Öbür yandan, kınalı yiğitlerin 17 şehit ve 2 ağır yaralı vermesiyle Aktütün’deki takviyeli bölük de başarısız olmuştur. Hata bir kez olur. İkincisi gaflet, delalet belki de hıyanettir. Başarının şehit sayısıyla ölçülemeyeceği düşüncesine katılmak olası değildir. Başarı, görevi zayiatsız yapmaktır. Profesyonellik, ölmeden öldürmektir. Bu da eğitimli ve inançlı adamların işidir. Uzman Onbaşı ve Çavuşlar oralara inançları için değil, fukaralık ve okumamışlıktan dolayı para için gitmektedirler. Uzmanlar ve uzatmalılara nefer görevi değil de zabit görevi verildikçe şehit miktarı artacaktır. Bayraktepe’de bir emir komuta zafiyeti olduğu şüphesi vardır. Basından ve resmi açıklamalardan anlaşıldığı kadarıyla, çatışma başladıktan sonraki emir-komutada ve takviyelerin kullanılmasında başarısızlık gözükmemektedir. Bu da muvazzaf subayların devreye sonradan girdiklerinin belirtisidir. Eğitimli ve inançlı profesyonel savaşçılar yetiştirilmesi ve onların iyi teşkilatlandırılması zorunludur.
Zahiri nedenler, etki eden nedenler ve asıl nedenler, iyi tespit edilerek dersler çıkartılmalı ve uygulanmalıdır. Dağlıca'dan Aktütün'e hatalı olan Astsb., Sb. ve Generaller affedilmemelidir. PKK'nın sonunun geleceğine ve biteceğine inanılmalıdır. Baskından sonra karakolların geri çekileceğini söylemek tam psikolojik savaş hatasıdır. Aktütün Karakolu gerekirse Ordu Karargâhı olmalı, PKK'nın sonu gelene kadar bir metre geri alınmamalıdır. Gayrı Nizami Harp ve Gayrı Nizami Harbe Karşı Koyma Harekâtı’nın talimnamesini yazabilecek deneyimdeki Türk Ordusundan bundan böyle bu tür hataların olmaması beklenmektedir.
Annelerinin ellerine kına yaktığı, arkadaşlarının Amasya’ya giden otobüsün önünde altı okka yaptığı, çoğu fukara babaların ceplerine üç kuruş koyabildiği kınalı kuzular, askere geldiklerinde on beş gün kendine gelemezler. Askerlik vatan görevidir ama hep de dönem dönemdir. Ana kucağından asker ocağına uyum dönemi, temel eğitim döneminden usta askerliğe uyum dönemi, usta askerlikten keskin nişancılığa, soluksuz koşudan sonra attığını vurmaya, dağlarda keçi gibi dolaşmaya uyum dönemi… Tam iyi bir savaşçı oldum derken terhis olma sırası gelip gün sayma dönemi… Onları kınalı kuzuluktan yiğit savaşçılığa terfi ettirecek olan da gene onlara en yakın küçük rütbeli subaylarıdır. Subayların öğretmen, örnek ve önder davranışları her sorunu çözer, çözmelidir.

ÖNEMLİ OLAN HALKIN KARARLILIĞIDIR
Olayın siyasi, sosyal ve ekonomik boyutu da savaşçı askerlerin umurundadır. Karakollarda, dağlardaki keşif kollarında ve intikal halindeki timlerde bu konular bolca konuşulmaktadır. Memleket, millet ve devlet ile ilgili düşünceler, savaş için görevlendirilmiş her rütbe ve makamdaki askerin savaşma azmi ve gücüne etki etmektedir. Çünkü yurt savunmasındaki bu fedailer işgal ordusunun askerleri gibi robotik savaşçı değildirler.
Türk ve Kürt kardeştir. PKK kalleştir! Bizlerin Kürt akrabaları vardır ve herkesin de olması doğaldır. PKK'nın hedefi, Büyük Kürdistan'ın kurulmasını isteyen emperyalist devletlerin emirlerini yerine getirmektir. Onu Leyla Zana'lar ve uzantısı olarak bilinen yasal partinin milletvekilleri TBMM’de desteklemektedir. Bölgedeki belediye başkanlarının büyük çoğunluğu ona yardım ve yataklık yapmaktadır. Yardım ve yataklık yapanlar gizlenmemekte, müzahir kitle bilinmektedir. Bu parti bölgeci ve ırkçı bir partidir. Bu partinin kapatılması ya da sürdürülmesiyle demokrasinin bir bağı ve ilişkisi yoktur. PKK'ya karşı topyekûn seferberlik ilan edilmelidir. “Bu iş uzun soluklu mücadeledir” demek, halkı aldatmaktır.
PKK, ABD'ye bireysel hizmet sözleşmeleriyle bağlanan ve AB'nin sözcülüğünü yapan kişiler tarafından yok edilemez. Siyasete başladığı günden bu güne kadar geçen sürede, mal varlıklarında büyük uçurum olan insanların bölücülerin üstesinden geleceğine inanabilir miyiz? Bu kişilerden vatan savunmasıyla ilgili görev almalarını beklemek saflıktır. En tepeden en alta kadar görevli bütün kişilerin savaşma azminin derecesi, savaşın ne kadar daha süreceğinin göstergesidir.
Ölen arkadaşlarının yerine şimdi Bayraktepe’de nöbet tutan Komando Asteğmenin içinden geçirip askerlerine söyleyemediği ama dostlarıyla paylaşmak istediği düşüncelerini hayal edebilmek o kadar da zor değil: “Buralardaki savaş, ancak savaştan getirim elde edenlerin, barıştan daha fazla getirim elde etmesiyle sona erebilir. Mesele birilerinin getirimidir. Bu yoksul halk, kendisine haksızlık yapan herkesten hakkını söke söke aldığı zaman savaş bitecek, PKK yok olacaktır.”

Şehitlerimizi, gazilerimizi, kınalı yiğitlerimizi ve onların kahraman Komutanlarını bir kez daha selamlıyorum.

Yorumlar

  1. Sevgili Cumhur,
    Yurdumuzun hudut boylarını ve çileli görevini çok net olarak açıklamışsın.Bu sadece bir yer ve başı çok ağrıdığı için gündeme geldi, daha ne yerlerimiz var. Neden? Bilgi ve Tecrübeye baş vurulmaz bunu anlamak mümkün değil.Yiğitçe görev yapan kahramanları selamlıyorum.
    Eline sağlık, Sevgilerimle.
    Cahit KOPARIR

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

15 TEMMUZ, ORDUBOZAN GÜNÜ

28 ŞUBAT’IN BİNİNCİ YILINA DOĞRU

SADAKA KÜLTÜRÜNE KARŞI SANDIK İTTİFAKI