BELEDİYE BAŞKANI SEÇMEK YAŞAMSALDIR!


Adaletsiz seçim

Kentte yaşayanların ve kentini benimsemiş olanların büyük çoğunluğu kent yönetiminde söz sahibi olmak isterler. Bu dünyanın irili ufaklı bütün yerleşim yerleri için böyle olmuş ve böyle olmaktadır. Bizlerin toplumsal yaşamdan yararlanmamızı, kentten zevk almamızı, kısaca kendi kentimizde sağlıklı ve güvenli bir yaşam sürebilmemizi kent yönetimleri sağlar. Bunun için en uygun yol da o kent insanlarının temsilcileri olabilecek yönetici adaylarının içinden en iyilerini seçebilmeleridir.

Memleketimizde yıllardır Belediye Başkanı seçilen yurttaşlar seçildikten sonra kentin gereksinimlerini saptarken daha bir göz boyamacı uygulamalara öncelik veriyorlar. Genelde bir sonraki seçimlere yatırım yapmaya çalışıyorlar. Bunun hep böyle olmasının asıl nedeni, halkın yönetime doğrudan ya da dolaylı olarak katılmadığı / katılamadığındandır. Halkın katılamadığı ve temsil edilemediği seçim sistemleriyle yıllardır seçim yapılmaktadır. Hem ulusal hem yerel yönetimler bu haksız seçim kanunlarıyla iş başına geldiklerinden yalnız onların değiştirebilecekleri uygun seçim yasalarının değiştirilmesi hep hayal olmaktadır. Siyasal partilerin büyük çoğunluğu üyeleri arasında ön seçim yapmamakta, haksız ve adaletsizce eğilim yoklaması kuralını uygulamaktadırlar.

Aklı başında başkanlık ve değerli yöneticilik yapacak olanların önleri, siyasal kişilik kazanmak isteyen yetenekli varsıllar ve ünlenmek isteyen yeteneksiz yoksullar tarafından yıllardır kesilmektedir. Seçim sistemleri temsil edilme üzerine değil çoğunluk iktidarı üzerine kurulmuştur. Çoğunluk oylarını alabilmek için önce utanma duygusundan arınmak, sonra da bu soğukkanlı bir şekilde pişkin davranmak gerekmektedir. İktidar mensuplarında “gösterişli bir arsızlık” ve “edepsizce bir kibirlilik” artarak sürmektedir. Onlar bu gösteriş ve edepsizliği kendilerinde hak bellemekte, halk da bunların bu kibirli hallerini halk adamına özgü haller zannetmektedir.

Demagoglar, safsatacılar ve “yamyamlar” çok artmıştır. Halk onların seçim şamatalarını ciddiye almadığı halde sırf karılarının başları örtülü diye dini bütün belleyip onlara oy verecek kadar aldatılmıştır. Bu aldanma yüzyıllar süren bir aldanmadır ve günümüzde en yüksek halini yaşamaktadır.

Kirli seçim

Siyasetin kirlenmesi kirli siyasetçilerin siyaset arenasına gelmesiyle başlamış, kötü siyasetçi iyi siyasetçiyi yürürlükten kovmuştur.

Zonguldaklı vatandaşımız Antalya’dan milletvekili seçilebilmektedir. Milletvekilimiz Adalet Bakanı olabilmektedir. Adalet Bakanımız işini gücünü bırakıp yerel seçimlerde kendi partisinin adaylarını desteklemek için Antalya’ya gelebilmektedir. Bu bakanımız meydanlarda kendi partisinin adaylarına destek söylevleri verebilmektedir. Bu söylevlerde bir değil birkaç kez kendisini dinleyen halka “Diğer partili adaylara oy verirseniz merkezi hükümet beldenize hizmet getirmeyecektir.” deyip tehditler savurabilmektedir. Bunlar hep bizlere özgü ahlak anlayışları ve bize özgü demokratik davranışlar zinciridir.
Tunceli’de yoksul köylüye armağanlar dağıtılmakta normaldir, Antalya’da varsıl kentliye uyarılar yapılmakta… Bunlar devletin valilerince ve devletin bakanlarınca yapıldığı sürece milletin devlet erkine saygı ve sevgisi kalmaması da normaldir.

Kaynak ve olanaklar doğru ve yararlı kullanılamamakta, borçlar katlanarak gelecek kuşaklara ciro edilmektedir. İsraf çoktur ve görsellere önem verilerek göz boyamacılık normalleştirilmiştir. Seçmen (halk) yönetim kararlarına katıl(a)mamaktadır. Kaliteli ve eşit hizmet üretilememektedir. Belediyelerde açık ve şeffaf yönetim yaygınlaştırılamamıştır. Yerel yönetimde bulunması gereken temel ilkeler artık yoktur.

Yılardır demokrasi kavramını komünizm kavramının karşıtı olarak benimseyen halkın demokrasinin katılımcı halkın iktidar olması demek olduğunu da bilmemesi normaldir... Demokrasi her dilde “Halkın İktidarı” demektir. Yalanı yücelten ve kendine sürekli yalan söylenilmesinden mutlu olan bir insan tipi yaratılmış ve buna da yurttaş denilmiştir. Nereye gittiğini bilmeyen, kendi çocukların geleceğini izlemeyen ve bütün günlük yaşamı kahvede, sokakta ve televizyon başında geçen halka yol gösteremezsiniz. Onun geleceği düşünememesi ve yollara düşmek istememesi kadar normal olan bir şey yoktur. Halkı bu kalitesizliğe ve bu vurdumduymazlığa yıllardır gösterişli arsızlar, kibirli edepsizler ve paragöz yamyamlar sürüklemişlerdir.

Şimdi ivedi Mustafa Kemal Atatürk ışığının aydınlattığı meydanlarda kendimize sorular sormalıyız. Örneğin, Türk Halkı bırakın geneli yerelde iktidar olabilmiş midir? Hayır! Emekçi mahallelerinde, gecekondularda oturanlar, fabrikalardaki işçiler, tarladaki köylüler, kamudaki memurlar ve bunların emeklileriyle kentlerde sermayesini ve emeğini birleştirip üretime katılan esnaf halktır. Partilerin yönetim kademelerine, yerel meclislerin üyeliklerine ve belediyelerde başkanlıklara halktan kimseler gelebilir mi? Hayır! Bu halk kesimi yerel yönetimlerde doğrudan ya da temsili olarak yönetime katılmakta mıdır? Hayır! Kim yerel yönetimde söz sahibidir? Paraları, mevkileri ve güçleriyle çoğunluk oylarını alabilen azınlık egemenler! Her isteyen parti üyesi aday adayı olamamakta, aday adayı olabilmek için bile paralı olmak, aday olup kazanabilmek içinde para harcamak gerekmektedir. Ayrıca seçmenler oy vereceği kişiyi bulup seçmemekte, ancak kendisinin önüne konulan listeden yönetici seçebilmektedir. Yani seçmekle ve oy kullanmakla yönetimde söz sahibi olunmamaktadır. Bu çok açık bir gerçektir! Bir gerçek de bu haksızlığa halk yığınlarının ses çıkartmamasıdır… Demokrasi gereği(!) kimse sesini çıkartmamaktadır /çıkartamamaktadır..

Özverili seçim

Son bir çare vardır. Aydınlık meydanlarda birlikte olmak gerekmektedir. Bunun için de Cumhuriyetçi bütün güçlerin parti ayrımı gözetmeden asgari müştereklerde buluşmalıdır. Adına ister birleşme deyin ister anlaşma, bu son fırsattır. AKP’nin bu yerel seçimlerde kaybetmesi gelecek yerel seçimlerde onun eski DSP gibi un ufak olması demektir. Bu olasılık göz ardı edilmemelidir. Yoksa bu fırsatı bir daha yakalamak olanaksızlaşmaktadır.

Bütün kentlerde seçilme olasılığı yüksek hangi aday varsa sandığa atılacak oyların o adaya yönlendirilmesi için diğer adayların seçime beş gün kala çekilmeleri bu fırsatı yaratacaktır. Siyasi Partilerimizin yerel ve genel merkez yöneticileri bu amaçla yarından tezi yok bir araya gelmelidirler. Kimin hangi adayını, hangi adayı karşılığında çekeceği görüşülmeli ve bir ütopya haline gelmiş olan AKP’nin ufalanması sağlanmalıdır.

Artık hedef budur. Bu fırsatın kaçmaması için Cumhuriyetçi medya, Cumhuriyetçi siyasal partiler ve Cumhuriyetçi yerel kitle örgütleri evlerine gitmemeli, gözlerine uyku değmemeli ve soluksuz çalışmalıdırlar. Şimdi yapılacak iş mitingleri durdurmak, gösterişli minibüsleri mahalle aralarında bağırtmaktan vazgeçmek ve geceleri pankart asma yarışmasını bırakarak ayni zamanda masraf ve israftan kurtulmaktır.

Geçen seçimlerde olduğu gibi birbirini kırarak aradan AKP adayının çıkmaması için CHP’li, MHP’li, DSP’li ve diğer yurtsever adayların partililerini ve parti üst düzey yöneticilerini ikna etmeleri kaçınılmazdır. Adayların tümü memleketin dirliği için çekilmeyi göze almalıdırlar.

Özveride bulunmadıkları ve seçime girdikleri halde bu adaletsiz yarışı kazanamayanlar Cumhuriyetin geleceğine, Milletin bütünlüğüne, Devletin bağımsızlığına, dirliğine ve kentlerinde yaşayan halkın huzuruna zarar getireceklerdir.

Cumhur UTKU , 04 Mart 2009 / Antalya

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

15 TEMMUZ, ORDUBOZAN GÜNÜ

TÜRK ORDUSU İÇİN ÇALIŞTAY

KIRK DÖRT YIL SONRA 12 EYLÜL DEĞERLENDİRMESİ