NE YAPMALI? (Gene ayni soru!)

Bu Hükümetin hükmettiği falan yoktur, inanmayın!
Bu hükümet beş yıldır Türkiye Cumhuriyeti devletini yönetmiyor, devleti yiyip bitiriyor.
Gündemi elinde tutmasını çok iyi beceren Tayyip ve ekibi Türk insanının neyi isteyip neyi istemediğini de gayet iyi biliyor.
Nasıl hükümet olduğunu da altıncı yılında unuttuk gitti. Bu cihanda onların meşrulukları tartışılmadı mıydı?
Demokrasi korkutmasıyla devlet yok ediliyor, özgürlükler adı altında millet bölünüyor, laiklik ortadan kaldırılıyor, güncel olaylarla halk oyalanıp uyutuluyor.
Satılmışı da vatanseveri de gazetelerin ve televizyonların tamamı asker ve hükümet arasındaki olayları pompalıyor ve dedikodu üretiyorlar.
En yaşlı ve en yurtsever bildiğiniz yazarın yarınki yazısına bir bakın, dedikodunun çözüm üretmenin yerine geçtiğini göreceksiniz.
Bu akşamki çanak sorulu oturumu da izleyin zamanınız çatarsa, bol bol güleceksiniz...

Beş yıldır bu hükümet işsizlere yeni işsizler katmaktan (%24), vatan topraklarını satmaktan (%50) ve milli eğitimi gayri milli hale getirmekten (%75) başka bir hizmet üretmemiştir. Sağlık ne durumdadır, Ulaştırma nereye kadar gelmiştir, Sanayi iyi midir, esnaf kan ağlamakta mıdır, tüccar memnun mudur, belediyeler borç batağında mıdır, adalet kurumları nasıldır? Bu hükümet bu geniş toprakları, bu zengin kültürlü toplumu ve şehitlerin bedeninde yükselen bu şanlı Cumhuriyet Devletini yönetebilme yetisinde midir? Fethullah cemaatinin desteklediği kumaş mağazasını bile yönetemeyen tıfıl gençler bu geçen zaman içinde devlet yönetimini öğrenebilmişler midir sizce? Peki neden bu millet o bozuk seçim sistemi içinde beceriksizleri ve seviyesizleri sözüm ona demokratik yollardan iktidar yapmıştır? Nedenini anımsamak için buzdolabı, koltuk, kömür, makarna, hediye çeki gibi kelimelerle birlikte parti içi demokrasi kavramını da unutmamak gerekmektedir...
Beş yıldır terörle yatıp terörle kalkan millet küstürülmüş ve susturulmuşken kendini tarihin gelmiş geçmiş en büyük Kürt önderi zanneden ama rüyalarını Türkçe gördüğünü söyleyen İmralı'daki çakma önder konuşabilmekte, talimatlar ve tehditler savurabilmektedir. Hükümet bu konuda ne yapmaktadır? Hiç..
Bu arada Türk Ordusunda en büyük rütbeye gelmiş emekli komutanlar, kahraman subay ve astsubaylar, bilge bilim adamı Üniversite öğretmenleri ve cesaret sahibi siyasetçiler terör örgütü üyesi olarak aylardır tutuklu kalmakta ve bir türlü haklarında hüküm verilememektedir. Çünkü vatanlarını sevmekten, milletini düşünmekten ve devletini korumaktan başka suçları bulunamamaktadır. Bu halk, Ergenekon kot adı verilen davaların dışarıdan birilerinin iteklemesiyle ve desteğiyle yürütüldüğünü ancak Taraf gazetesi tirajını arttırıp kapılara sabahları bırakılanlar gibi değil Amerikan uçaklarıyla havadan atılmaya başlandığında mı anlayacaktır? Genelkurmay Başkanı neden konuşmuyor diyen millet bu konuda ne yapmaktadır? Hiç..
Birisi Ulusal Güvenlik yerini Küresel Güvenliğe bırakmalıdır diyecek kadar milliydi, bir başkası da benim başkomutanım sözde değil özde Atatürkçü olmalıdır dedikten iki gün sonra Atatürk düşmanlığıyla yetişmiş, eşi rahibe kıyafetli bir başkomutana çakı gibi selam duracak kadar terbiyeliydi... Daha önceki Komutanlar konuştu da ne oldu? Hiç...
Merak etmeyin, nostaljik okulumuz Kuleli Askeri Lisesi'ni otel yapamazlar.
Onlar sizin tepkilerinizden değil bel bağlayıp el verdikleri başkent Brüksel’i kaybetmemek için tarihi mekânları otel yapamazlar.
Onlar iyi balıkçı oldular, kime hangi yemle olta atacaklarını çok iyi biliyorlar artık.
Zaten otel yapmaya kalksalar ne yazar ki? Sesiniz çıkar mı?
Yüz kişi kadar toplanıp zincirleyebilir misiniz kendinizi Kulelinin boğaza bakan merdivenlerine? İki saat kesebilir misiniz Üsküdar-Beykoz yolunu?
Gündüz gözüyle Ankara'nın göbeğinde AB'ye girdik diye havai fişekler atanlar o günlerde Sıhhiye Orduevi karşısındaki Zafer anıtına taktıkları mavi AB bayraklarını üç yıldır asamıyorlar.
Ordudan mı korkuyorlar? Hayır! Onu dizginlediler çoktan! O dizginleri bırakmamak için de sahte belge sokuyorlar öteye beriye..
Halktan korkuyorlar, halktan!
Halk da biziz. Biz emekli askerler şimdi halk olmalıyız!
Oltaya gelmemeliyiz. Uyumamalıyız.
Sevmekle iş bitmediğini, fiziki korumanın zorunlu olduğunu bilmeliyiz.
Bu "ahval ve şerait" içinde Anadolu topraklarını, Türkiye Cumhuriyeti Devletini ve ulusal birlik ve bütünlüğümüzü torunlarımıza bırakmak göreviyle görevlendirildik.
Biz bu halkın içindeki görevlileriz.
Görevi veren Atatürk'tür! Görev bitmemiştir!
Görevi ihmal edemeyiz!
Gündoğdu meydanında çalınan marşlara tempo tutup, İzmir'in meltemine tek başımıza bayrak göstererek değil hep birlikte hücum ederek görev yerine getirilir.
Taaruz için teşkilatlanmak (örgütlenmek) gerekmez mi?
Birlikte hücum etmek için örgütlenenlerden geçtim kendi kendilerine bayrak sallayanlardan bile korkmakta, onları terör örgütü elamanı ilan etmektedir bu hükümet.
İnanmayan internetten hükümetten yana gazete ve TV arşivlerine baksın.
Görev bir örgüt içinde yapılarak yerine getirilir.
Örgütlenme her şeydir. Atatürk de İnönü de böyle yapmıştır.
Partileşmek, inatla, militanca, parti demokrasisi ve parti disiplini içinde siyaseti yönlendirmek en iyi hareket tarzıdır.
Gençlerimizi de demokratik hak ve özgürlüklerini bu şekilde elde edeceklerine inandırmalıyız.
Memleketimize refah, barış ve zenginlik iyi yetişmiş ve vatansever siyasetçiler tarafından getirilecektir.
O siyasetçileri hep bekledik durduk.
Hep iyi niyetler içinde kavrulduk...

Yorumlar

  1. Pek değerli büyüğüm, sayın komutanım,

    Yazılarınızın bir bölümünü önceden de okumuş ama az öncekiler kadar algılayamamıştım.

    Halkımızın algısını bulandıran psikolojik emperyal saldırılar benim de algı merkezimi olumsuz etkilemişti. Yaklaşım 3 yıldır evimde televizyon izlenmiyor. 6 ay önce arızalanmıştı, yaptırma ihtiyacı dahi hissetmedim. Zira, televizyon mazgalın mevziden dışarıya bakan ağzı gibi hep bizi ateş altında tutuyordu.

    Yaygın gazeteleri de okumuyorum, zaten okunacak pek birşey olduğunu sa danmıyorum. Aksine onların da her biri üzerimize ateş edilen mazgal deliği.

    Diyeceğim o ki sayın büyüğüm,

    "Ne Yapmalı" başlıklı yazınızı, anlatmak istediğiniz doğrultuda algılayabilmek için 3 yıllık bir pehrizden geçmem gerekti.

    Pek yakında TOGEÇ Haber Portalı ismiyle bir cephe açmayı planlıyoruz. www.toplumsalbilinc.org çatımızda iki yıla yaklaşan mücadelemiz, nihayetinde bizleri düzgün ve temiz bir arşiv sahibi yapmakla kalmadı, yüreği de gözü de açık, algısı istila edilmemiş sizler gibi değerli büyüklerimizle tanışmamıza da vesile oldu.

    Haber Öbeğimizin hazırlıkları tamamlandığı zaman size de bir mazgal deliği emanet edebileceğimizi ummak istiyorum. Ne dersiniz?

    Saygılarımla,

    Kemal Denizer
    www.toplumsalbilinc.org
    TOGEÇ

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

15 TEMMUZ, ORDUBOZAN GÜNÜ

28 ŞUBAT’IN BİNİNCİ YILINA DOĞRU

SADAKA KÜLTÜRÜNE KARŞI SANDIK İTTİFAKI