AÇI-LIM
"Tam 25 yıl süren, binlerce cana, yüz milyarlarca dolara, bir bölgenin mezra, köy, belde ve ilçe olarak altüst olmasına sebep olan ve bütün bunları Anadolu topraklarında bağımsız bir Kürdistan kurmak için yola çıkıp, şimdi de daha alt statülere razıymış gibi görünerek saf ve hafif akıllılara yutturmaya kalkan, köy kurnazları."
"Devlete silahla başkaldıran ve meseleyi 25 yıl sonunda şu son bir aydır Kürt açılımı seviyesine getirin. Siz aslında ipleri batıda olan Türkiye'deki tahta oyuncaklarsınız. Asla ve kata Türkiye de yaşayan Kürt kökenli vatandaşları temsil etmiyorsunuz. "
"Siz; taklitçi, buyrukla iş yapan, ufukları dar, kopyacı, statükocu siyasi yönetimler sayesinde şimdiki şımarıklık düzeyinize geldiniz. Her mücadele bir üstünlük kompleksiyle, yenilgi ve denkliği kabul etmemekle kazanılır. İç destekçileriniz ile siz bunu görmediniz. Kürt açılımıymış. Bu söz küçük trampetçi kız romanı okuyanlar ile keçi boyunuzu yemeye şükreden, orta kırat adamlara iyi gelir. Hendek kazarak yorulmayın. Hangi çalışma yapılırsa yapılsın, tüm gayretler beş para etmez bir yığın zırvadan ibarettir. Şu dönemde her şey baştankara ve harman yeri düz olduğu için sap yığınları dağ gibi görünmektedir."
(Kaynak: Yeniçağ Gazetesi - 02.08.2009)
Gazeteciler sormuş, Osman Pamukoğlu'da iktidarın açılımı konusunda yukarıdaki yanıtları vermiş. Belki fazlası da vardır ama ben bunları özetleyebildim.
Bu doğru saptamaların yanında aşağılamak için söylenen örneklemelerdeki laf-ı güzaf, Osman Paşaya özgü sözlerdir. Haklıdır da... Oralarda çok eziyet çekti ve eziyetlerini diğer askerler gibi kitap olarak yazdı, onlardan daha çok da sattı. Sonra da tek başına aslanlar gibi bir parti kurdu.
Partisinin ismi; Hak ve Eşitlik Partisi!
Peki çözüm? Çözüm, diğer hafif akıllıların dediği, ya sev, ya terk et mi? Bunu da öbürünü de dememiş, çözümü söylememiş Pamukoğlu. Parti programına baktık, terörü dindirebilmek için genel sloganlar var. En ağır akıllısı şöyle: "Türkiye nin ekonomik ve demokratik gelişiminin önündeki en büyük engellerden biri olan terör hareketlerinin, psikolojik ve sosyolojik sebepleri doğru teşhis edilecek ve terörle mücadele bu paralelde yürütülecektir."
"Siz; taklitçi, buyrukla iş yapan, ufukları dar, kopyacı, statükocu siyasi yönetimler sayesinde şimdiki şımarıklık düzeyinize geldiniz. Her mücadele bir üstünlük kompleksiyle, yenilgi ve denkliği kabul etmemekle kazanılır. İç destekçileriniz ile siz bunu görmediniz. Kürt açılımıymış. Bu söz küçük trampetçi kız romanı okuyanlar ile keçi boyunuzu yemeye şükreden, orta kırat adamlara iyi gelir. Hendek kazarak yorulmayın. Hangi çalışma yapılırsa yapılsın, tüm gayretler beş para etmez bir yığın zırvadan ibarettir. Şu dönemde her şey baştankara ve harman yeri düz olduğu için sap yığınları dağ gibi görünmektedir."
(Kaynak: Yeniçağ Gazetesi - 02.08.2009)
Gazeteciler sormuş, Osman Pamukoğlu'da iktidarın açılımı konusunda yukarıdaki yanıtları vermiş. Belki fazlası da vardır ama ben bunları özetleyebildim.
Bu doğru saptamaların yanında aşağılamak için söylenen örneklemelerdeki laf-ı güzaf, Osman Paşaya özgü sözlerdir. Haklıdır da... Oralarda çok eziyet çekti ve eziyetlerini diğer askerler gibi kitap olarak yazdı, onlardan daha çok da sattı. Sonra da tek başına aslanlar gibi bir parti kurdu.
Partisinin ismi; Hak ve Eşitlik Partisi!
Peki çözüm? Çözüm, diğer hafif akıllıların dediği, ya sev, ya terk et mi? Bunu da öbürünü de dememiş, çözümü söylememiş Pamukoğlu. Parti programına baktık, terörü dindirebilmek için genel sloganlar var. En ağır akıllısı şöyle: "Türkiye nin ekonomik ve demokratik gelişiminin önündeki en büyük engellerden biri olan terör hareketlerinin, psikolojik ve sosyolojik sebepleri doğru teşhis edilecek ve terörle mücadele bu paralelde yürütülecektir."
Yoksa "Nema problem!" mi?
PKK nın meclisteki uzantısı olan DTP nin dışında, kongresinde Kürtçe konuşulduğu için ve Cumhurbaşkanına Kürtçe davetiye gönderdiği için yargılandığı davada savunmasını da Kürtçe yapmış bir parti de vardı. İlk başkanı, Abdülmelik Fırat Efendi Hazretleriydi. (Hala var mı, Anayasa mahkemesi kapattı mı bilmiyorum!)
Bu partinin de ismi; Hak ve Özgürlükler Partisi!
Hepimizin birlikte nefes alıp suyunu içtiği bu harman yerinde ayrışma hala var ve bu gidişle de daha devam edecektir! Bu ayrışmanın önüne geçebilecek siyasetçiler, Mustafa Kemal Atatürk'e benzemeye çalışanlardan değil, Mustafa Kemal Atatürk gibi düşünenlerden oluşacaktır, oluşmalıdır.
Bir arkadaşım, "Bu problem yüzyıllardır var be kardeşim, sanki yeniymiş gibi insanların önüne koyup gene cambaza baktırıyorlar. Yeni olan 30 yıllık terördür..." dedi geçen gün. "Et ve tırnak" olmuş bu sorunun üçayağı vardır diye ilave etti: "Birincisi ekonomik ayağı, ikincisi Kürtlerle ilgili sosyal ve kültürel ayağı ve üçüncüsü de Türklerle ilgili sosyal ve milliyetçi ayağı." Bu arkadaşım terörle mücadele eden eski komutanlardandı. Ben de bu üçayağın alt eşiklerini sıralamaya başladım hemen; Feodalizm, topraksızlık, işsizlik, dilsizlik, İngiliz entelijansından Amerikan CİAsına dış müdahale, hala koordine edilemeyen herkesin kendine münhasır istihbarat çabaları, bu istihbaratçılardan üretilmiş haksız tutuklama ve yargılamalar, siyasi halk yardakçılığı gibi.
En önemlisini de yanımızdaki diğer bir arkadaşım söyledi. "Bir başbakanın milyarlık otellerde tatil yapabildiğini, siyaseten sadaka vermeyi sürdürebildiğini, milletin çocuklarının kafasına otobüsten armağanlar fırlatabildiğini, bunlara halkın gıkı çıkmadığını ve bu siyasi kanunlar değişmediği müddetçe hep bu ve benzerlerinin başımızda olacağını" ekledi. Buna karşı ne Türkler ne de Kürtler bir şeycikler demiyorlar, diyemiyorlardı. İşte mesele, problem, sorun, açılım, kapanım, ayrışma, bölünme, parçalanma, tarikat, siyaset, ticaret falan hepsi burada düğümleniyordu.
Keşke Pamukoğlu bütün bunları halledebilseydi ve biz de "Helal olsun sana Efsane Komutan!" diyebilseydik. Büyüklü küçüklü her partinin programı bize çeşitli güzelliklerde ve ışıklı ufuklar sunmaktadır. Reçetelerde yazılı ilaçların markası ve ismi değişiktir ama terkibi aynıdır, o kadar. En acı ilaç askerlerde, en tatlı ilaç da beş yüz bilmem kaç adet gazete köşe yazarındadır şimdilik... Yol haritaları, öldürenlerin ve ölenlerin izleri, siyaset ve medyadaki kin ve husumet bir işe yaramamıştır. İşe yarayacak olan; bütün toprağa umut ekebilecek, demokrasi uğruna devletin yapısını feda etmeyecek ve ilgili ilgisiz bütün herkesin destekleyeceği alabilecek bir siyasi programda buluşmak ve bu programın kimsenin değiştiremeyeceği bir uygulama takvimini çıkartmaktır.
Yüzyıllardır kötü yorumcular (gazetecilerin), yeteneksiz bürokratlar ve halk yardakçısı siyasetçiler bu sorunu ortadan kaldıramamışlardır. O halde umut, sorunu ortadan kaldıramayanların ortadan kaldırılmasındadır... Umut, halkçı aydınlarda ya da efsane komutanlarda değil, siyaseti halkla birlikte yapabilen Türk ve Kürt halk aydınlarındadır. Umut, bütün aydınların aklını başına alıp fukaralığın ve cahilliğin hep birlikte kırılmasındadır.
Umut, yol haritalarında değil, öldürenlerde değil, ölenlerin arkasından ağıtlar yakıp kinlenmekte değil, umut yeni bir toplumsal planda birleştiren siyasi programdadır.
PKK nın meclisteki uzantısı olan DTP nin dışında, kongresinde Kürtçe konuşulduğu için ve Cumhurbaşkanına Kürtçe davetiye gönderdiği için yargılandığı davada savunmasını da Kürtçe yapmış bir parti de vardı. İlk başkanı, Abdülmelik Fırat Efendi Hazretleriydi. (Hala var mı, Anayasa mahkemesi kapattı mı bilmiyorum!)
Bu partinin de ismi; Hak ve Özgürlükler Partisi!
Hepimizin birlikte nefes alıp suyunu içtiği bu harman yerinde ayrışma hala var ve bu gidişle de daha devam edecektir! Bu ayrışmanın önüne geçebilecek siyasetçiler, Mustafa Kemal Atatürk'e benzemeye çalışanlardan değil, Mustafa Kemal Atatürk gibi düşünenlerden oluşacaktır, oluşmalıdır.
Bir arkadaşım, "Bu problem yüzyıllardır var be kardeşim, sanki yeniymiş gibi insanların önüne koyup gene cambaza baktırıyorlar. Yeni olan 30 yıllık terördür..." dedi geçen gün. "Et ve tırnak" olmuş bu sorunun üçayağı vardır diye ilave etti: "Birincisi ekonomik ayağı, ikincisi Kürtlerle ilgili sosyal ve kültürel ayağı ve üçüncüsü de Türklerle ilgili sosyal ve milliyetçi ayağı." Bu arkadaşım terörle mücadele eden eski komutanlardandı. Ben de bu üçayağın alt eşiklerini sıralamaya başladım hemen; Feodalizm, topraksızlık, işsizlik, dilsizlik, İngiliz entelijansından Amerikan CİAsına dış müdahale, hala koordine edilemeyen herkesin kendine münhasır istihbarat çabaları, bu istihbaratçılardan üretilmiş haksız tutuklama ve yargılamalar, siyasi halk yardakçılığı gibi.
En önemlisini de yanımızdaki diğer bir arkadaşım söyledi. "Bir başbakanın milyarlık otellerde tatil yapabildiğini, siyaseten sadaka vermeyi sürdürebildiğini, milletin çocuklarının kafasına otobüsten armağanlar fırlatabildiğini, bunlara halkın gıkı çıkmadığını ve bu siyasi kanunlar değişmediği müddetçe hep bu ve benzerlerinin başımızda olacağını" ekledi. Buna karşı ne Türkler ne de Kürtler bir şeycikler demiyorlar, diyemiyorlardı. İşte mesele, problem, sorun, açılım, kapanım, ayrışma, bölünme, parçalanma, tarikat, siyaset, ticaret falan hepsi burada düğümleniyordu.
Keşke Pamukoğlu bütün bunları halledebilseydi ve biz de "Helal olsun sana Efsane Komutan!" diyebilseydik. Büyüklü küçüklü her partinin programı bize çeşitli güzelliklerde ve ışıklı ufuklar sunmaktadır. Reçetelerde yazılı ilaçların markası ve ismi değişiktir ama terkibi aynıdır, o kadar. En acı ilaç askerlerde, en tatlı ilaç da beş yüz bilmem kaç adet gazete köşe yazarındadır şimdilik... Yol haritaları, öldürenlerin ve ölenlerin izleri, siyaset ve medyadaki kin ve husumet bir işe yaramamıştır. İşe yarayacak olan; bütün toprağa umut ekebilecek, demokrasi uğruna devletin yapısını feda etmeyecek ve ilgili ilgisiz bütün herkesin destekleyeceği alabilecek bir siyasi programda buluşmak ve bu programın kimsenin değiştiremeyeceği bir uygulama takvimini çıkartmaktır.
Yüzyıllardır kötü yorumcular (gazetecilerin), yeteneksiz bürokratlar ve halk yardakçısı siyasetçiler bu sorunu ortadan kaldıramamışlardır. O halde umut, sorunu ortadan kaldıramayanların ortadan kaldırılmasındadır... Umut, halkçı aydınlarda ya da efsane komutanlarda değil, siyaseti halkla birlikte yapabilen Türk ve Kürt halk aydınlarındadır. Umut, bütün aydınların aklını başına alıp fukaralığın ve cahilliğin hep birlikte kırılmasındadır.
Umut, yol haritalarında değil, öldürenlerde değil, ölenlerin arkasından ağıtlar yakıp kinlenmekte değil, umut yeni bir toplumsal planda birleştiren siyasi programdadır.
Zaman kaybetmeden kısa ve orta vadede pratik, uzun vadede teorik kalıcı çözümler üretebilecek yurtsever aydın ve bilim adamlarının -bana ne demeden- bir araya gelmeleri ve bir takvim belirlemeleri gerekmektedir.
Cumhur UTKU
Yorumlar
Yorum Gönder