TARİH KİMİ YARGILAYACAK?

Size, aşağıda cesurca ve doğruların harman edildiği bir yazı sunuyorum.
Bu günkü Cumhuriyet gazetesinin manşetini görünce şaşırmıştım. İşi gücü bırakıp veryansın etmek gerek buna derken, gelen yazı duygu ve düşüncelerime tercüman oldu.
Manşet: "Tarih Onları Yargılar"
Kim demiş? Yaşar Kemal.
Kimleri kastetmiş, anlayamadım.
Tarih Kürtleri mi, Türkleri mi yoksa bunların saflıklarından nemalananları mı, Haluk Gerger'leri mi, Tayyip Erdoğan'ları mı, yoksa bu işe dışardan takoz koyanları mı?
Kimi tarih yargılayacak öğrenemedim.
İşte asimetrik harbin içinde uygulanmakta olan psikolojik harekat planı eklerinden örnektir bu manşet...
Planlayanlar da uygulayanlar da sanatçı ve bilim adamlarının ağzından çıkan herşeyin doğru olduğunu, çünkü onların Tanrının bir parçası olduklarını ve de bizim söyleyemediklerimizi söyleyebildiklerine inanmışlar. Oysa sanatçı veya bilim adamı kime denir, bilmiyorlar.
Yaşar Kemal ne diyor? "Ben sadece kendi vicdanımı temsil ediyorum!" diyor. İşte bu kadar...
Öte yandan Cumhuriyet'çiler, hala anarşizmin ve ayrımcılığın korkak adamları Haluk Gerger, İsmail Beşikçi ve Fikret başkaya'dan aydın diye söz ediyorlar.
Dikkat edilirse bu üç tane sözde aydın Yaşar Kemal gibi konuşmuyor. Haberin içeriğini okuduğumuzda onların Beşir Atalay gibi de konuşmadıkları ortaya çıkıyor.
O halde onları neden manşetlere çıkartıyor ve Yaşar Kemal'le yan yana koyuyorlar?
Serdar Ant, uydurma haber ve insanları manşet yapıp çok satacaklarını umanlara ağızlarının payını vermiş.
MGK değerlendirmelerine de katıldığımı belirtirim.
İyi okumalar diler, selamlarım.
Cumhur UTKU


TARİH KİMİ YARGILAYACAK?
Serdar Ant
21 Ağustos tarihli Cumhuriyet’in manşetini okuyalım da hizaya gelelim:
“Tarih onları yargılar”
Başlığın altında da üç resim var:
Yaşar Kemal… İsmail Beşikçi… Beşir Atalay…
İnsan başlığı okuyup resimleri görünce “tarihin yargılayacağı kişiler bunlar demek ki…” diye düşünüyor! Ama haberi okuduğunda nasıl yanıldığını anlıyor hemen. Meğer Cumhuriyet’in manşete taşıdığı cümle Yaşar Kemal’in uyarısıymış!
“Usta yazar Yaşar Kemal, Kürt açılımı sürecinde gerginliği tırmandırmak isteyenleri uyardı” diyen Cumhuriyet, Yaşar Kemal’in “bugün Kürt olsun, Türk olsun, kim olursa olsun bu ülkede gerginliği artıracak söz ve eyleme girişeceklerin vebali ağırdır, tarih önünde ağır biçimde yargılanacaklardır, buna eminim” sözlerini aktarıyor.
İnsan “usta yazar Yaşar Kemal”in bu sözlerini okuyunca sormadan edemiyor:
“Acaba gerginliği arttıracak söz ve eylemler nasıl olabilir?”
Örneğin Cumhuriyet’in birinci sayfasında Yaşar Kemal’in yukarıdaki sözlerinin hemen yanında yer alan Haluk Gerger, Fikret Başkaya ve İsmail Beşikçi’nin dile getirdikleri gibi sözler gerginliği arttırmaz mı? Cumhuriyet’in “bilim insanı” diye sunduğu Gerger, Başkaya ve Beşikçi bakın neler demiş:
“Bilim insanları Haluk Gerger ve Fikret Başkaya, hükümetin İmralı’ya ve Kürtlere kulak vermesi gerektiğini savundu. Kürt sorunuyla ilgili görüşleri nedeniyle yıllarca hapis yatan İsmail Beşikçi ise devleti özeleştiri yapmamakla suçladı. Beşikçi, kardeşlik edebiyatının da ‘çok çirkin bir yalan’ olduğunu söyledi.”
On binlerce insanın ölümünden sorumlu bir ayrılıkçı örgütün yargılanıp hüküm giymiş ve ömür boyu hapse mahkûm olmuş sözde liderinin, abuk sabuk görüşlerini muhatap almanın önerilmesi gerginliği arttırmaz! Ya da bölücü terör örgütünün bir başka sözde lideri olan Murat Karayılan’ın “devlet özür dilemeli” demesi gibi, Cumhuriyet’in “bilim insanı”(!) İsmail Beşikçi’nin devleti özeleştiri yapmamakla suçlaması da gerginliği tırmandırmaz! Hele Beşikçi’nin “kardeşlik edebiyatının da çok çirkin bir yalan” olduğunu söylemesi gerginliği hiç tırmandırmaz!
Bu zırvaları geveleyenlerin vebali ağır değildir, tarih önünde ağır biçimde yargılanmayacaklardır! Ama eğer birileri çıkıp “ülkemizi böldürmeyiz, Türk-Kürt cepheleşmesi yaratılmasına izin vermeyiz, vatan bir bütündür bölünemez, Türk-Kürt hepimiz aynı Cumhuriyet’in eşit vatandaşlarıyız, hepimiz kardeşiz” derse, işte onlar gerilimi tırmandırıp ağır bir vebalin altında kalmış olurlar! İşte “onlar tarih önünde ağır biçimde yargılanacaklardır”! İşte onlar “suçludur”!
Emre Kongar gibi yazarları ağzından “Ciddi bir çözüm çabası Washington’un ve Brüksel’in de masada olmasını gerektirmektedir” (Cumhuriyet, 10.8.2009) görüşünü savunan Cumhuriyet gazetesine ise, işte bu süreçte yurtseverleri “suçluluk psikolojisi” ile teslim alma hamlesine çanak tutmak görevi düşmektedir!
Ayrıca haberden öğreniyoruz ki, “demokratik açılım MGK toplantısında” değerlendirilmiş ve “çalışmaların devamı tavsiye” edilmiş! Genelkurmay Başkanı ve Kuvvet komutanları da MGK üyesi olduğuna göre, öyle anlaşılıyor ki, sözde değil de “özde Atatürkçü” olan askerlerimiz de gidişatı onaylıyorlar!
Habere göre Genelkurmay Başkanı Org. Başbuğ ile bir araya gelen Bakan Beşir Atalay herhalde DTP’li Ahmet Türk ile neler konuştuğunuz aktarmıştır “değerli” komutanımıza… O da “yürü be Beşir, kim tutar seni?” mi demiştir, yoksa “kaygılıyız, ama risk aldınız buna da saygılıyız” mı demiştir?
Sonuçta tarih gerçekten kimi yargılayacaktır?
“Usta yazarları”, “bilim insanı” diye sunulan ayrılıkçılık sevdalılarını, bunlara çanak tutan “sözde Atatürkçüleri” mi, yoksa “çok çirkin bir yalan” olduğu iddia edilen kardeşlik savunucularını mı?
Dilerim “Tarih Baba” hükmünü açıkladığında, ortada bir “Türkiye” kalmış olur!
21.8.2009

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

15 TEMMUZ, ORDUBOZAN GÜNÜ

28 ŞUBAT’IN BİNİNCİ YILINA DOĞRU

SADAKA KÜLTÜRÜNE KARŞI SANDIK İTTİFAKI