YAŞAR KEMAL’E MEKTUP

Sevgili Yaşar Ağabey,

Gerçekten şunu dedin mi?
“Avrupa Birliği’nin temellerinde Fransa vardır… Fransa aydınlarının, sanatçılarının da yeniden yaşadıkları yüzyıla damgalarını vuracaklarına, insanı insan yapan değerleri yücelteceklerine inanıyorum.”
Dedin mi gerçekten?

Dediysen eğer askeri nişanı yakana takan ve seni "Büyük Subay" yapan Fransa'nın yöneticilerine teşekkürden öte yağ çekmek değil de nedir bu?
Ödül merakını anlıyorum, alkışlanmanın hoşuna gittiğini biliyorum. Kusura bakma ama seni kutlamıyorum…
Bütün romanlarını okudum. Bana özel imzaladığın kitaplarını özenle sakladım. Heves ettiğim yazı ve edebiyat dünyamda bana öğretmenlik yapmıştın... Memleketimin yaylalarını sevmeme, yurttaşlarımın nasırlı ellerini öpmeme neden olanlardan biriydin...

Yıllar önce bir masada Sarıkamış dramını romanında yazmadan önce doğrudan senden dinlemiştim. Gene bir akşam Kayseri'deki Sıhh. Onb. Yaşar Kemal'i anlatmıştın. Yaşıtlarından epey geç yaptığın askerlikten hiç şikâyetçi olmadığını vurgulamıştın. Yakın yıllarda ortak tanıdığımız bir Türk orgeneralin bilgi birikimini ve saygınlığını da anlatmış, bizim memlekette generallerin boşu boşuna general olmadığını, onların her birinin çalışkan ve dürüst halk çocukları olduğunu söylemiştin.
Yanlışım olamaz… Bir yazarın eserlerine hayran olan biri o yazarın ona söylediklerini unutmaz. Sen belki unutmuşsundur. Yanımızda bir asker arkadaşım daha vardı ama sana şahit gerekmediğini bilirim. Ayrıca Türkleri ve Kürtleri aynı tarzda sevdiğini de bilirim. Biraz Kürtlere doğru ağır basmışsa ibren, nedeninin onların fukaralığından kaynaklandığını da kestirebilirim. Senin Kürt ayaklanmasının arkasında olamayacağına dair bu güne kadar herkese hep iddialı konuşmuştum.

Geçen yıl (üstteki fotoğrafın çekildiği gün) sana nasılsın demiştim. Esprili bir şekilde İşçi Partili olduğum için bana küstüğünü söylemiştin. Oysa ben 2005 yılında, Lozan’da antlaşmanın imzalandığı o tarihi salonda “Ermeni soykırımı emperyalist bir yalandır!” diye bağıran arkadaşlarımla beraber olmak istemiştim. Ne var bunda? Hala onlarla beraber olduğumu da vurgulamıştım. Geçen gün sana o Fransız orgeneralinin nişan takarken güldüğünün aynı kocaman gülüşünle gülmüştün.

Türk olmayan ama hepimizden fazla yurtsever olan Thilda'nın ölümünden sonra evlendiğin Ayşe hanıma dönmüş, ondan telefonunu bir kâğıda yazmasını ve bana vermesini istemiştin. Geçmiş dostluğumuz -belki de ortak dostlarımız- nedeniyle sanki beni affetmiştin… Ben seni hiç aramadım, arayayım diyemedim, bir türlü canım istemedi o günden sonra ağabey! O son görüşmemizde -ki bir cenaze töreniydi- kafanda on tane daha roman olduğunu ve on yıl daha yaşamak istediğini söylemiştin.
Televizyonda baktım o gülüşün değişmemiş hala ağabey...

Sen çok yaşa ama iyi ve doğru yaşa...
Gerçekten yaşa ve daha tadına doyamayacağımız romanlarını arttır ağabey. Bir yaprağın daldan düşüşünü 40 dakika anlatan (bunu Atilla İlhan demişti) sen, senin şiirlerin, öykülerin ve romanların Türk Edebiyat Fakültelerinde tez konusuyken yani, zaten sen Türk Edebiyatının Başkomutanıyken bu madalyaya ne gerek vardı ki? Sen belki bilmezden geliyorsun ama o sömürgeci ve yayılmacı beylerin sana neden madalyalar, nişanlar taktıklarını gayet iyi bilenler var bu memlekette ağabey... Biliyorsun, en büyük nişanı Orhan Pamuk’a taktı bu beyler. Ama o, memleketin sokaklarında rahat gezemez hale geldi. Nerede sahi, sürgünde mi?

Bu kırmızı kurdeleli nişanı yakana takmaya ve Avrupa Birliğinden falan söz etmeye değer miydi? Üstelik bu günlerde Fransa yönetiminin Türkiye'ye karşı kötü tutumunu Kürtçü Parti hariç bütün siyasal cephe lanetlediği halde… Üstelik bu yaşadığın olay sonucu sana hücumların ve küfürlerin ayyuka çıkacağını bildiğin halde... O halde benim geçmişimde olabilirsin ama geleceğimde yoksun artık Yaşar Kemal!

Belle ki, bütün kitaplarını yaktım, bütün fotoğraflarını yırttım... Artık karşılaşmayacağız. Yanıtını merak ettiğim soruları sana soramayacağım için veda etmeden önce burada sıralamak istiyorum.
Ağabey, ilerde yapılacak anayasada var olan ilk üç madde kalsın mı?
Kürtler devletlerini kursun mu?
Kürtçe resmi ikinci dil olduğunda Ermenice ne olsun?
Kürtlerin edebiyat tarihi var mı?
TSK dağıtılsın (lağv edilsin) mi?
Oslo’daki kayda geçen konuşmaları dinledin mi ağabey?
PKK’yı geçelim KCK’ya ne dersin?
Öcalan’ın hapisten çıkmasını istiyor musun?
(Ben kimsenin hapis damında kalmasını istemem der gibisin.)
Hasip Kaplan’ı hala seviyor musun?

Fransız Orgeneralinin yanında bir Türk emekli Albayının lafımı olur? Sen dağsın, ben tavşan… Tavşan dağa küsmüş işte ağabey… Bu mektubu doğrudan sana neden göndermeyip öteye beriye yaydığıma gelince. Sana nişan takanlar televizyonların önünde taktılar. Evine gelerek değil, milletin önünde taktılar. Ben de sana mektubumu bunun için internetten gönderiyorum, Pentagon’un, Paris’in ve Kandil’in gözleri önünde…

Utulmasın diye, yılın en uzun gecesinde sildim seni İnce Memet!
Zor oldu, ilk gençliğimden bu yana cilt cilttin hayatımda…
Artık yoksun ağabey… Hadi eyvallah!

21 Aralık 2011,Antalya Cumhur UTKU

Yorumlar

  1. Ağzına sağlık kardeşim emperyalistlerden madalya alanlara lanet olsun !

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

15 TEMMUZ, ORDUBOZAN GÜNÜ

28 ŞUBAT’IN BİNİNCİ YILINA DOĞRU

SADAKA KÜLTÜRÜNE KARŞI SANDIK İTTİFAKI