AKEPE GİDİCİDİR...

Van depremi sonrası ölen ölmüş, gerideki depremzedeler ise ortalıkta kalmıştır. Ne bölücülüğü kullanan belediye ne de palavracılığı bırakmayan bir merkezi yönetim, ölenlerin yakınlarına, kalanların bebelerine sahip çıkamamıştır. Yanarak ölen bebelerin, donarak ölen anaların hesabını vermeye kimse yanaşmamaktadır.
Hükümet hükmedememekte, muhalefet denetleyememektedir.

Türk Ordusuna mihnet etmemek için Kızılay’ın brandadan çadırlarına binlerce aileyi yerleştirenler, yardımların nereye gittiğinin hesabını veremeyenler ve bunlara hesap soramayanlar bu memleketin kaderi değildir. Türk Ordusunu halkla temas ettirmemek uğruna Vanlılar sahipsiz bırakılmıştır.

Uludere ve Gülyazı’da meydana gelen felaketin ana temelinde yatan işsizliğin ve cehaletin araştırılması yerine her siyasal partiden heyetler halinde milletvekilleri gidip ora köylerinde heron denen insansız hava araçlarını aramakta ve gelecek seçimlere yatırım yapmaktadırlar… 34 gencin cenazesi kaldırılırken bir gecede nasıl PKK'lı yapıldıklarını, neden tabutlarının üzerine yoktan yere PKK işaretleri konulduğunu, niçin Kaymakamın taşlandığını inceleyen yoktur. Köylerdeki genç delikanlıların yıllardır teröristlikle kaçakçılık arasında seçim yapmaya mahkûm edildiklerini araştıran yoktur.

Yalnızca Van’daki deprem sonrası felaket ya da Uludere’deki rezalet, bu hükümetin istifa etmesine yeterdi. Ne yazık ki yaşadığımız güzel ülkemizin muhteşem demokratik düzeninde, rezaletleri, felaketleri siyasal getirimlere çevirme becerisine sahip mükemmel bir hükümetimiz ve bunları görüp ağlamaktan başka hiçbir eylemi olmayan muazzam bir muhalefetimiz var.

Gündem eski ya da yeni MİT müsteşarının sorgulanması değildir. Gündem, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin bağırsaklarının ne zaman boşaltacağı ve on yıldır devlet örgütünü alt üst etmekten başka hiçbir iş yapmamış bir eyyamcı ve din taciri güruhun ne zaman başımızdan çekip gideceği sorusuna verilecek yanıtlardır.

Türkleri kandıran, Kürtleri kırdıran, Habur’da gizli (illegal) bölücü örgütü meşru(legal) hale getiren, hapisteki vatan hainliği tescilli katillerle ve Ortadoğu ülkeleri üzerinde emperyalist emelleri olan sömürgeci yönetimlerle gizli anlaşmalar yapan bir hükümetin ne zaman ve nasıl gideceği memleketin bu gün en önemli ve en yakıcı sorunudur.

Türkiye’yi yöneten Akepe’nin içte ve dışta oynadığı oyunlar su yüzüne çıkmak üzeredir. Buz dağı erimektedir. 2023 yılını hedefleyen irtica suçundan sabıkalı bu partide çatlama başlamıştır. Esas “men dakka duka”yı bu millet Akepe iktidarının karpuz gibi yarıldığında görecektir.
Şimdiye kadar bu millet, Silivri ve Hasdal duvarlarını Bastil’deki gibi yıkmamışsa eğer, beklediğimiz kurtuluş bunların içindeki kapışmalarda ve tatlı siyasi, ticari getirimler nedeniyle bölünmelerindedir. Az kaldı. Bu millet kendisine yapılanlar karşısında hiçbir şey yapmasa bile, bunların kendi yarattıkları Frenkeştayn, kendi kazdıkları kuyular ve kendi karanlık gölgeleri onları çağırmaktadır.

Amerika, mafya ve tarikat sayesinde gelenler, Amerika, mafya ve tarikat tarafından gönderilecektir.

Beladan kurtulduktan sonra ne yapacağız sorusunu sormak çok yakındır. Sonra ne olacaktır? Hazırlığa gerek yoktur, kervan yolda dizilir…

Önce, insanların kırılan onurları iade edilecektir.

Sonra ulusal bir hükümet kurulup yanan ve yıkılan yerler onarılmaya, adalet yerine, devlet rayına ve ulusun geleceği ulusal güvenliğe oturacaktır.

İşte ancak o zaman ağzımız açık televizyonlarda ahkâm kesenleri, gazete köşelerinde zırvalayanları izlemeyi bırakacağız.

Ancak o zaman futbol yöneticileri futbolculardan önce şike yapamayacaklar.

İşte o zaman dağ başlarında, yayın yasağı konan gizli tanıklı özel davalar görülmeyecek, insanlar haksız yere beton ve nem kokmayacak.

O zaman öğretmenler dini ayetleri de aypetleri de atıp gerçek öğretmenlik yapacaklar.

Herkes alın teri kadar para kazanacak.

Okyanus ötelerinden gelip bu milletin hükümetine, askerine, milletine dayılananlar, işte o zaman eyvallah deyip, herkes bulunduğu toprakların üstünde yaşasın diyecekler.

İşte ancak o zaman Kürt çocukları andımızı Kürtçe okuyabilecek…

Yakındır!

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

15 TEMMUZ, ORDUBOZAN GÜNÜ

28 ŞUBAT’IN BİNİNCİ YILINA DOĞRU

SADAKA KÜLTÜRÜNE KARŞI SANDIK İTTİFAKI