DEHŞET VE ŞİDDET

Tam on yıldır hayatımızın her yanında dehşeti ve şiddeti yaşıyoruz. Recep Tayyip bize ikisini de yaşatıyor. Korkunç olan ise şiddete, dehşete ve Tayyibe alışmamız…

Dehşet (korkuyla paniğe kapılma) adamın her sözünde var. Son sözüne bakın: “Bir elinde Kur’an bir elinde bilgisayar olan bir ak gençlik…” istiyormuş! Dehşet değil mi bu? Bu memlekettekilerin tümünü kendi mezhebinden saymak, diğerlerini dışlamak, dehşet değil de nedir?

Şiddet (gücü kötüye kullanma) ise adamın her hareketinde var. Son hareketine bakın: ODTÜ’ye geliyor, her ağacın dibine bir polis yerleştiriyor, maskesiz, molotofsuz kendisinin politikalarını topluca kınayan (ak olmayan) gençlerin üzerine 2000 adet gaz bombası atıyor… Şiddetin en ayrımcısı, en daniskası değil mi bu?

Bu memleketi şiddet kullanarak yönetmek ne kadar kolay değil mi? Adnan Menderes de, 1980’de ihtilal yapan Kenan Evren de şiddet kullanarak yönetmişlerdi bu memleketi. Onlar şiddet kullanırlarken arkaları sağlamdı. Geçelim ve günümüze dönelim; peki bu adam bu cesareti bir yerlerden alarak mı konuşmaktadır yoksa giderek delirmekte midir? Sosyologları, psikologları ve nörologları göreve çağırıyorum.

Ve “Bağır, bağır, bağırıyorum!”

Bir de tayfası var tabii… Her imparatorun, her kralın ve her padişahın soytarıları olduğu gibi bunun da var. Son zamanların en demokratik ve dünyayı yönetmeye kalkabilen en cüretkâr padişahı olduğuna göre, takımı taklavatı olmaz mı hiç?

Bunlar! Bunlar karafatmalar, badem bıyıklılar, böceklerdir! Bunlar memleketimin geleceğini iki gün içinde yok edebilen din bezirgânlarıdır. Ekonomiden habersiz basiretsiz tüccarlardır. Strateji ve taktikten bihaber sahte generallerdir. Bunlar, bizi birbirimize düşüren namussuz medya soytarılarıdır! Cumhuriyet devriminin eğitim sistemini yıkan yalancı hocalardır. Tespit edilmeli, fişlenmeli ve cımbızla tutulup bir yere bulaştırmadan çöpe atılmalıdır!

Hukuku siyasete, siyaseti ticarete, ticareti mafyaya katık ettiler! Bu bademler, milletin hafızasını yok ettiler! Bunlar her şeyi bir birine karıştırıp binlerce çuval inciri berbat ettiler! Bunların zeytini bizim ekmeğimize katıkken, şimdi bizim ekmeğimiz bunların binlerce dönüm zeytinliklerine katık!

Yetti artık!

Bunlar, dini iç ve dış siyasette kullananlardır! Bunlar, komşu ülke Suriye’de çıkarttıkları iç savaşa doymayıp, Cuma vaazlarında ayaklanmacılara sadaka toplayanlardır! Bunlar, İslam’ın ne olduğunu bilmeyen aşağılık yaratıklardır. Alaşağı edilmeleri vaciptir!

Bu kadar dehşete ve bu kadar şiddete karşın hala rahatsak, yuh olsun hepimize! Eğer onlarca düşünce suçlusu akademisyen, siyasetçi, subay ve gazeteci hala sahtelikleri ayyuka çıkmış sözde delillerle zindanlarda esirken, içlerinden bir tanesi salındığında, diğer yüzlercesini unutup demokrasi şölenleri düzenleyebiliyorsak, yuh olsun bize! Sanatçılar toplantısında bir siyasal parti başkanı sanatçıların sırasını kapıp konuşma yapıyor ve biz de onu alkışlayabiliyorsak, yuh olsun bize! Bu bademler, Cumhuriyetin başkentinde geleneksel Harbiye koşusu üç yıldır sinsi gerekçelerle ortadan kaldırmışlarsa… Dolmabahçe’deki aslan Mehmetçikler nöbetlerini şişko polislere devretmişlerse… Ölen bir eski Kürt bakanın Türk bayrağına sarılı tabutunu meclis avlusunda kırmızı elbiseli polisler omuzlamışsa ve sonra memleketinde gömülürken başka renklerdeki flamaya sarılan tabutunu Barzani denen Kürt ağası bir eşkıya kucaklamışsa ve biz de bunları şaşırmadan izleyebiliyorsak, bir kez daha yuh olsun bize!

Dehşete ve şiddete yeter artık! Tayyip ve şürekâsı yetti artık!

Ne demişti Şükrü Erbaş?
“Canı cehenneme rahat uyuyanın,
Kapısını örtenin perdesini çekenin,
Yüreği yalnız kendisiyle dolu olanın.
Duvarları ancak çarpınca görenin…
Canı cehenneme başkasının yangınıyla evini ısıtıp yemeğini pişirenin…”

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

15 TEMMUZ, ORDUBOZAN GÜNÜ

28 ŞUBAT’IN BİNİNCİ YILINA DOĞRU

SADAKA KÜLTÜRÜNE KARŞI SANDIK İTTİFAKI