SICAK SİMİT...

Havada tek başına bir martı uçuyor. Yalnız uçuyor. Sanki uçuş kursunda yalnıza kalmış pilot adayı gibi. Deniz kenarından kuş uçuşu beş kilometre uzaklaşmış. Belli ki denizde fırtına var ve o rüzgara yaslayarak kanatlarını, buralara kadar yem aramaya çıkmış. Altındaki sazlıkların temposuna uyarak bir sağa bir sola savruluyor. 
Nisan yağmurlu geçmekte. Hava soğudu. Geçen hafta gelen kırlangıçlar kayboldu. İnsanı şaşırtacak şekilde, birden bire yok oldular. Sanki yerlerini neşeli serçelere bıraktılar. 
Üç gündür hava rüzgarlı ve masmavi gökyüzünde, bembeyaz, parça parça pamuk yığını bulutlar ve uzak dağların tepelerinde kar örtüsünün göz alıcı parlaklığı var.  Her mahallede bir tane olan tanınmış dükkanlar zincirinin naylon torbası havalanıp gökyüzünde dönüp duruyor...  Rüzgar etkili esiyor ve zaman zaman fırtınaya dönüyor. 
Yeryüzü yeşillendi. Dün yeni fotoğraf makinemle bir sürü çiçek fotoğrafı çektim gene.  İnsanların bu adam manyak mıdır diye düşünmesine aldırış etmiyorum çiçeklere yaklaşırken. Bilgisayarımda binlerce çiçek fotoğrafı var, ne olacaksa...
Artık kahveyi sade içmeye başladım. Dizlerim ağrıyor, bedenim ikaz veriyor. Paça çorbası iç diyen ortopedi doktoruna uyuyor, haftada bir çarşıya gidip Paçacı Şemsi'de çorba içiyorum.  İnternet'ten ve televizyondan vakit bulup okuyamadığım onlarca kitap üst üste dururken, gene İnternet üzerinden indirimli kitap siparişleri veriyorum. Aç gözlülük müdür nedir? 
Martılarla birlikte en çok da yeşil sazlıklar seviyor rüzgarları. Birbirinin üstüne aşkla devriliyor ve hiç biri altta kalmıyor. 
Simitçi geçse yoldan. "Simitçi beşinci kata iki simit..." diye bağırsam...
Sahiden bu kentte seyyar simitçi hiç yok. O Simit Sarayları'ndan sonra seyyar simitçiler diğer kentlerde de mi kayboldular?  Ben mi simit satsam? Yaşlı bir adamdan kim simit alır ki? Bayat olur yaşlı simitçilerin simitleri.
Memlekette siyaset düzelse, kötü siyasetçiler gitse... Memlekette sosyal adalet düzelse, alın teri geri gelse... Simitçiler gene simit satsalar sabahları. Evlerin pencerelerine doğru "Sıcak simit!" diye bağırsalar... 
Bahar geliyor. Bu sert rüzgarlar, bu poyraz iki gün daha devam eder.
Sonra yaz geliverir.
Yaz gelse...

Yorumlar

  1. Uzun süre düşündüm. Ne anlatmak istediğini anlamak için zorladım kendimi. Önümde iki yol vardı. Ya sadece bir kez ve de sür'ate okuduğum yazının bana düşündürdüklerini hemen ya da yazıyı bir kaç kez daha okuyup iyice anladıktan sonra ne düşündüğümü yazmalıydım.
    Ben birinciyi seçtim.
    Yazar iyice ustalaşmış, kalemini sanki bir jonglör edası ve kıvraklığı ile kullanmış. Yazı gün batımında deniz kenarında kahve içerken duyulan keyfin sanki bir benzeri.
    Ancak hüzne çok fazla selam çakmasını beğenmedim. Nedense bana, suya düşen bir kuş veya kedi yavrusunun sudan çıkmaya çalışırken harcadığı olağan üstü çabayı anımsattı.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ressam çizer işte, bakan ne anlam verirse... Selamlar.

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

15 TEMMUZ, ORDUBOZAN GÜNÜ

28 ŞUBAT’IN BİNİNCİ YILINA DOĞRU

SADAKA KÜLTÜRÜNE KARŞI SANDIK İTTİFAKI