Kayyım ve Bir Tehdit Değerlendirmesi
Biz “kayyum” mu “kayyım” mı diye sorarken, alçak aklın kaybettikçe siyaseti karıştırdığını, ekonomiyi ve diğer bozuklukları unutturmaya çalıştığını göremiyoruz. Yurttaşı kör etmeye çalışan kavramın yasalardaki adı kayyımdır. İşten el çektirilen ya da ölen bir kamu görevlisinin yerine başka bir görevlinin geçici olarak o kurumu yönetmeye yetkilendirilmesi demektir.
Kürt
halkının yarısından çok fazlası ülkenin batısında yaşıyor. Türk ve Kürt halkı
arasında sosyal ve ekonomik açıdan sorun yoktur. Ayrıca doğuda yaşayanların tamamı
da devlet yanlısıdır. Kürtler bölünmeyi asla kabul etmezler. İki yüz yıldır
devam eden feodalizmi, devam eden fukaralığı kullananlar her iki tarafın
siyaset ağalarıdır. 25 yıldır Kürt halkının bir şey istediği yokken “Kürt
Sorunu” diye bir problem yaratılmıştır. Etnik renkliliğe sorun olarak
baktığınızda PKK’nın mevcudiyetini emperyalizm haklı göstermeye devam eder.
Bir belediye başkanı bunca hararetli milliyetçiliğin yaşandığı Türkiye’de bölücü terör örgütüne maddi yardım yapabilir mi? Yaparsa nasıl yapar? Bir seçilmiş belediye başkanı PKK’ya maddi destek veriyorsa onu seçen halk PKK’lı olmuyor mu? İşin içinde PKK'nın zorbalığı varsa, devletin istihbaratı ne güne duruyor? Aylardır kamu görevi yapan bir yurttaş “soruşturmanın selameti için” denilerek neden “şafak vakti” göz altına alınır? Yıllardır Türk siyasetinin içinde olan başkan(lar) gözaltına alındıktan sonra savcının bulduğu suç delilleri neden onu seçen kamu oyuna sunulmaz?
“CHP hata yapıyor, DEM Partiyi otobüsüne çıkartıyor.” diye yazan, konuşan, ulusalcılığı kimseye kaptırmayan ve CHP'nin yönetimine hep takılı kalanlar aslında hata yapıyorlar. Onların aklına gelenler elbette hepimizin aklına geliyor. Ama yereli tanımadan genele ahkam kesmemek gerekiyor. Keşke “PKK sempatizanı” diye bir kavramı yıllar önce bulmasaydık. Örgüt lideri/elemanı/sempatizanı bunlar ayrı şeyler olduğu halde sempatizanı partizan (eleman) yapanlar da işini bilmeyen medya elemanlarıdır. Olaylara siyasilerin etki ve tepkilerinden uzak, daha kuşbakışı bakarsak, yukarıda sıraladığımız soruların yanıtlarını verebilen ip uçlarını bulabiliriz.
İki ayyaşın kurduğu parti dediğini, gelmişimize geçmişimize küfrettiğini, kendisi hakkında hiç bir yasal işlem yapılmadığını biliyoruz. Yanlış selam verdin diyerek kendisine karşı olan herkesi içeri attırmaya devam ettiğini de biliyoruz. Kayyım diye bir şey uydurduğunu, yıllardır seçimi, sistemi, hakkı, hukuku yerle yeksan ettiğini hepimiz biliyoruz. Peki niye kimse ayağa kalkamıyor. Çünkü o, cahil ümmet ile fukara milletin, faşizmden hiç bir şey anlamadıklarını biliyor. Kendine destek olacak yüzde yirmilik bir damar yakalamıştır. Tek Adam dönemine gelinceye kadar bu damarı hem solcu hem de sağcı siyasetçiler de çok iyi biliyorlardı. Ama onlar vatanı sevdiklerinden o damarı kullanmak değil değiştirmek istemişlerdi.
Günümüzde öncelikli tehdit Tek Adam rejimidir. Yirmi beş yıldır organize bölücülük ve organize gericilik yapılmaktadır. Belediye meclis üyelerinin vereceği karar dururken o kayyım görevini kabul eden sözde bürokratlara ne denir bilmem? Tek Adam, hesap vermeden ölüp gidecek ve arkasında bıraktığı şürekasından hesap sorulurken bütün suç ölendeydi denilecektir. Olan memleketin güzelliklerine ve çocuklarına olacaktır.
Esenyurt,
Batman, Halfeti ve Mardin’deki direnişin ışığı söner, halkın seçtiği kişilerin
yerine atanmış -atanırken özel seçilmiş- kayyum alışkanlığı devam ederse,
Cumhuriyeti kuranların kemikleri sızlamaya devam edecektir. Bu gündem,
haksızlıklara karşı ayağa kalkmanın haklılığını herkes anlayana kadar ve
dolayısıyla erken bir seçime kadar devam etmelidir.
Yorumlar
Yorum Gönder