KÜRT GAİLESİ
Tarihte Kürt aşiret reislerinin, günümüzde ise Kürt siyaset ağalarının dayattıkları şeye Kürt sorunu değil Kürt Gailesi’ denilmelidir.
“Hayat Gailesi” derler ya, hayatın çekilmez yükü, işte
bu da eski ve yeni çağlar feodalizminin bize bıraktığı bir çekilmez yüktür.
Sorun değil bir yüktür ve gereksiz, ilgisiz insanların çıkarttığı bir derttir.
Zamanımızı çok almıştır.
Mustafa Kemal Atatürk’ün izinden ayrılmasaydık, emek ve
sermaye dengesini kurabilseydik, topraklarımızın ve coğrafyamızın değerini
bilebilseydik, Üniversitelerimize, akademisyenlerimize, Ordumuza, Adalet
düzenimize, kökenine, soyuna bakmadan gençlerimize hep birlikte sahip
çıksaydık, din adamı denilen adamların eline kılıcı vermeseydik böyle bir yük,
bütün bu yüklerimizin üzerine binmezdi.
Bu dertlerimizi bir köşeye koyduktan sonra “Komisyon Sorununa”
gelebiliriz. “Bu komisyon İç tüzüğe aykırı. Gizli amacı belli olmuyor mu? 25
yıldır ülkenin anasını ağlattıktan sonra daha da ağlatmak için komisyon kurup
pazarlığa oturan egemenlerin oyununa gelmeyelim, meşrulaştırmayalım.” diyenlerimiz
olmuştu. Belki komisyonu uygun görmeyenlerin haklı, uygun görenlerin haksız yönleri
vardı ama haklılığı tartacak yegane ölçü gene bu komisyondu.
CHP bir kitle partisidir ve onun kendi içinde seçilmiş
yöneticileri vardır. Her kararı tabanına soran bir parti siyasal parti
değildir. En azından siyaseti yürütemez. Her il ve ilçede herkesin konuşacağı
kürsüler kurulamaz. Kürsülerde seçilenler konuşur, seçmen değil demiştik. CHP’nin
komisyona katılma kararı alındığında, üzüntülere gark olan parti tabanındaki
arkadaşlara, o partinin üyesi olmadığımız halde itiraz etmiş, parti disiplini
sadece ideolojik tutarlılığa uymak değil, üst düzey alınan kararlara da
uymaktır demiştik.
Korkularımıza yenilmiştik. Örneğin bir katilin ne demek
istediğine bakmamıştık. Onunla konuşmanın bir işe yaramayacağını, ölenleri geri
getirmeyeceğini biliyorduk. Gelecekte ölümleri birlikte durdurabileceğimizi, memleketin
nimetlerini birlikte ve eşit koşullarda paylaşacağımızı zannettik. Gene de bu
zannımız devam ediyor. Sonra o komisyona CHP katıldı. Şantaj mı vardı iyi niyet
mi, biz onu uzaktan bilemezdik ki? Kimisi sinsice, kimisi umut dolu her şeyi komisyonda
konuşmayı kabul etti. Biri yıkılmadık dedi, biri silah bıraktık, diğeri
bekleyelim görelim demeye getirdi. Komisyon başkanı ilk toplantı günü
sonrasında bir sürü lafının arasında şöyle dedi: “İttifakla toplantının tam
kapalılık ilkesiyle gerçekleştirilmesine karar verilmiştir. Buradaki konuşmalar
tam tutanak altına alınacak ama asla yayınlanmayacaktır. Yani komisyon üyeleri
dahil hiç kimseye 10 yıl süreyle bu tutanaklar verilmeyecektir. Bu toplantıda
konuşulan hiçbir konu, hiçbir şekilde dışarıda mevzubahis edilmeyecektir. Bu,
işin selameti ve işin hassasiyeti bakımından önemlidir.” Bu açıklamanın,
İstihbarat Teşkilatınca gizli bilgilerin sunulduğu ilk toplantı için
yapıldığını, iki gün sonra CHP Gn. Bşk.nın Tokat mitingindeki açıklamalarından
sonra anladık.
Aklın yolu birdir. Olaya Mossad’ın ya da CİA’nın karışma
olasılığı varsa önlemini alırsınız. Allah'ın bildiğini kuldan saklarsanız, bizi
temsil edenlerin bizden gizli kararlar almasında sakınca görmezseniz, bu Kürt
gailesini çözemezsiniz. Dayanışma, kardeşlik ve demokrasi dediğiniz konuları çok
gizli toplantılarla yaratamazsınız. İyi ki komisyonun bütün toplantılarını
gizli yapacağız demediniz. Devlet, saydam
olduğu sürece devletlik (analık, babalık) görevini yapar. Sağlam ve sağlıklı
işler derinliklerde değil, herkesin gözü önünde yürütülür. Yurttaştan sakın bir
şey saklamayınız ve dış politikadaki gelişmelerden sakın korkmayınız.
Sorun “Kürdistan ve “Vadedilen Topraklarsa”
biz Türküyle ve Kürdüyle bütün Yurttaşlarının bilmesi gerekenler,
gizlenenlerden ve gizleyeceklerinizden çok daha değerlidir.
Gizlilik dedikodu ve dedikodu üzerine siyaset söylemleri
yaratmaktan başka bir işe yaramaz. Sosyolojik bir olayı istihbarat ve
istihbarata karşı koyma birimleri ve düşünceleriyle alt edemez, daha da
çözümsüz hale getirirsiniz.
Zaten olayın adını da doğru koymakta yarar vardır. Terör
değil, ayrılıkçı isyan… Terör bittiydi zaten, o silah yakma gösterisi de çok
komik oldu. Sizin derdiniz “ayrılıkçı
silahlı isyanı” önlemek değil midir? Kararlı olduğunuz sürece önler ve
ortadan kaldırırsınız. Biraz zaman alır. Bizler o komisyonda bulunan Sezgin
Tanrıkulu'ndan Ahmet Şık'a herkesin yurtsever olduğuna inanmak istiyoruz.
Öcalan’ı Amerika’nın paketlemek üzere verdiğinde Başbakan
Bülent Ecevit “Bize neden bunu verdiklerini anlamış değilim!” demişti.
Bunca zaman geçti, bunca depremler, seller oldu, ben de bunun kafasına neden
bir tuğla düşüp ölmedi, adadan kaçarken neden denizde boğulmadı diye saf saf
düşünüp durmuştum. Şimdi bakın hala ne kadar meşgul ediyor bizi? Bizi neyse de
geleceğimizi… Oysa ne dertleri çözerdik bu gaile olmasaydı. 26 yıl önce uçakta
gelirken “Benim annem de Türk, size yardım edebilirim.” diyen, bu kadar
yıl sonra İmralı’daki malikânesinde Cezaevi Müdürüne “Yıkıl karşımdan,
defol!” diyebilen kişi değildi sorunumuz. Kürt gailesinden beslenen iç ve
dış aç kurtlar, başka birini hatta daha akıllısını çıkartır, yurdun, yurttaşın,
devletin bütün gücünü yok etmeye devam ederlerdi.
Hakkarili Kürt çocuğu Edirne'ye rahat rahat gidiyor ve orada
iş tutuyorsa, elbette Edirneli göçmen çocuğu da Hakkâri'ye gidip orada ekmek
parasını kazanacaktır. Hiçbir zaman Marmaris’te garsonluk yapan Türk çocuğu ile
Antalya’daki beş yıldızlı otelin sahibi Kürt iş adamının bunları düşünecek
zamanları yoktur. Onlar komisyona girsek ne kazanılır, girmesek ne kaybedilir, girmeseydik
meşruiyet olur mu olmaz mı diye konuşmazlar. Bunları biz işi gücü olmayanlar
yazıyor, çiziyor, konuşuyoruz. Komisyon kurularak bu gailenin çözülemeyeceği
bilinen bir gerçekse, bu gailenin 50 yıldır askerlerin sorumluluğuna
bırakıldığı, “komisyona havale” edilerek köklü çözümlere gidilmediği de ayrı
bir gerçektir. Yarım
yüzyıldır kötü yorumcular, yeteneksiz bürokratlar ve halk yardakçısı
siyasetçiler bu yükü ortadan kaldıramamışlardır. O halde umut, bu yükü ortadan
kaldıramayanların ortadan kaldırılmasındadır. Umut halkçı aydınlarda ya da
efsane komutanlarda değil, siyaseti halkla birlikte yapabilen gerçek yurtsever Türk
ve Kürt siyasetçilerindedir. Yeter ki istesinler!
Umut vatan hainlerinin yol haritalarında değil, halk düşmanı katillerde
değil, ölenlerin arkasından ağıtlar yakıp kinlenmekte hiç değil, umut insanları
toplumsal planda birleştiren ulusal siyasi bir programdadır. Bu program için “sinsi
ve gizli düşüncelerle” zamanımızı almayan, ortak paydalarda birleşen,
seçmeninden ve seçeninden çekinmeden açıkça söz söyleyen yurtsever siyaset
adamlarına, yerinden edilme korkusu duymayan bürokratlara ve Atatürk’ün yetkin
aklına gereksinim vardır.
Zaman, çok hızla geçip gitmektedir.
Yorumlar
Yorum Gönder