Sayın MAHMUD AHMEDİNEJAD’a mektup!
Sayın Cumhurbaşkanı!
14 Ağustos 2008 günü Türkiye Cumhuriyetine resmi bir ziyaret yapacağınızı öğrendim. Memnun ve mutlu oldum. Türkiye Cumhuriyetinin altmış yaşına gelmiş bir vatandaşı olarak her iki devlet yetkililerinin birbirlerini sıkça ziyaret ettiklerini gözlemişimdir. Geçtiğimiz ekim ayında da Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı ülkenizdeydi. Size kendi çevremdeki Türk Halkı adına hoş geldiniz diyorum.
Devlet adamları ister seçilerek isterse seçilmeden görevlendirilsinler, ülkelerindeki halkın temsilcileridir. Devlet adamları, ülkesindeki hayat tarzına ve halkının yaşama alışkanlıklarına uymayan davranışlar içinde olamazlar, olmamalıdırlar. Sizin fotoğraflarınızı incelediğimde tam bir halk çocuğu olduğunuzu ve halkınızla birlikte yaşamaktan onur duyduğunuzu anlıyorum. Halklar bazı önderlerini unutmaz ve ölümsüzleştirirler. Belki İran’da da Humeyni böyle bir önderdir.
Bizim halkımızın bayraklaştırdığı önderini mutlaka duymuşsunuzdur, Mustafa Kemal Atatürk… Türkleri ümmetten millet yapan, halen mensubu olduğumuz devleti kuran ve bağımsızlık konusunda bütün mazlum ülkelerin önderlerine örnek olan bir kişidir. Biz ona ve hatıralarına çok saygı duyarız. Başkent Ankara’nın tam orta yerindeki anıt-mezarı ayni zamanda Türkiye Cumhuriyeti Devletinin varoluş müzesidir. Bize gelen resmi ve özel misafirlerimizi oraya götürür, onlara gururla kurtuluş ve kuruluşumuzu anlatırız. Keşke bir devlet adamı olarak değil, Türk dostunu ziyarete gelen bir İranlı olarak gelseydiniz de Mustafa Kemal Atatürk’ün din ve dünya görüşlerini iki Müslüman olarak sizinle tartışabilseydik!
Duydum ki Anıt-mezarı ziyaret emek istemediğiniz için gezi planınız değiştirilmiş. Bazı dinlerde mezar ziyaretlerinin yasak olduğunu biliyorum ama dünyanın en büyük ve en yüce dininde bu yasağın olmadığını da bilmekteyim. Sizden dünya ve bölge barışına katkı yapmanızı beklemek Müslüman Türk halkının hakkıdır. Biz İran halkını ve onun temsilcisi olan sizleri seviyoruz. Özellikle iki Ortadoğu ülkesinin yurttaşları olarak birbirimize ihtiyacımız olduğunu da biliyoruz. Bakın Kafkaslarda savaş çıktı veya çıkmak üzere. Halklar rahatsız ve huzursuz. Konu, din ve etnik ayrımcılıktan kaynaklanmakta gibi gözükmekte ise de esas sorun, küresel sömürgenlerin anamalcı tek dünya düzeni…
Sayın Cumhurbaşkanı!
Gelin her iki halkın düşmanlarının ummayacağı ve şaşıracağı bir ilki gerçekleştirin! Atatürk’ün mezarını ziyaret edin ve bütün Türk halkının, bütün Türk aydınlarının gönlünü kazanın! Türk-İran kadim dostluğunu hatırlayarak bölgemizdeki küresel ve sömürgen yayılmacıların hayallerini söndürün… Türklerin ve İranlıların tarihten gelen derin dostluk ve komşuluklarının canlanması, sizler gibi akıllı ve vicdanlı yöneticilerin sayesinde olacaktır. İran Türkiye’nin en büyük komşusudur. Neden en büyük müttefiki olmasın ki? Sizin Türkiye’yi önemsediğiniz, eski Ankara Büyükelçinizi(Muttaki) Dış İşleri Bakanı yapmanızdan bellidir. Biz iki halk ve iki ülke, yüzyıllardır bu coğrafyada birlikte yaşamaktayız. Türk-İran sınırı dünyadaki diğer devletlerinin sınırlarına kıyasla en eski sınırlardan biridir. 1639 tarihli Kasr-ı Şirin Antlaşması’ndan bu yana iki ülke, rejimleri ne olursa olsun ortak sınırı değişmeyen iki eski dosttur.
İranlıların sizi çok sevdiğini biliyorum. Sizin bu hareketiniz yalnız Türk halkının değil -istediği kadar muhaliflerinizce kışkırtılsın- İran halkının gönlünde de yer edecektir. Sizden İslami kurallara ve şeriata aykırı bir şey istemiyorum. Sizden günah olan bir hareket istemiyorum. Aksine, size sevap işlemenizi ve bir iyilikler zincirini başlatmanızı öneriyorum. Siz 25 Haziran 2005 günü İran’ın zincirlerini kırmıştınız. Şimdi de bölgenin zincirlerini kırın ve yeni bir birliktelik başlatın! Sizin için “Şeytan karaya indi!” manşetini atan batı gazeteleri daha da çıldıracak ve şaşıracaklardır. Üstüne vazife mi diyenlere benim yerime siz yanıt verin. Her iki halkın sevinçlerinin de kederlerinin de ayni olduğunu bütün dünyaya ispatlayın!
İran’ı hiç görmedim. Burada gördüğüm -çoğu öğrenci- İranlıların ise vatanlarını seven, dindar ve iyi insanlar olduğunu gördüm. İnanıyorum ki bütün İran benzer insanlarla doludur. Hepsini şahsınızda selamlıyorum.
Bu ziyaretinizin bölgemize barış, her iki ülkenin halklarına mutluluk ve dünyayı kendi bildikleri tarzda yönetmek isteyenlere korku vermesini diler, bu isteğimin geri çevrilmemesini umarım.
Saygılarımla selamlarım.
14 Ağustos 2008 günü Türkiye Cumhuriyetine resmi bir ziyaret yapacağınızı öğrendim. Memnun ve mutlu oldum. Türkiye Cumhuriyetinin altmış yaşına gelmiş bir vatandaşı olarak her iki devlet yetkililerinin birbirlerini sıkça ziyaret ettiklerini gözlemişimdir. Geçtiğimiz ekim ayında da Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı ülkenizdeydi. Size kendi çevremdeki Türk Halkı adına hoş geldiniz diyorum.
Devlet adamları ister seçilerek isterse seçilmeden görevlendirilsinler, ülkelerindeki halkın temsilcileridir. Devlet adamları, ülkesindeki hayat tarzına ve halkının yaşama alışkanlıklarına uymayan davranışlar içinde olamazlar, olmamalıdırlar. Sizin fotoğraflarınızı incelediğimde tam bir halk çocuğu olduğunuzu ve halkınızla birlikte yaşamaktan onur duyduğunuzu anlıyorum. Halklar bazı önderlerini unutmaz ve ölümsüzleştirirler. Belki İran’da da Humeyni böyle bir önderdir.
Bizim halkımızın bayraklaştırdığı önderini mutlaka duymuşsunuzdur, Mustafa Kemal Atatürk… Türkleri ümmetten millet yapan, halen mensubu olduğumuz devleti kuran ve bağımsızlık konusunda bütün mazlum ülkelerin önderlerine örnek olan bir kişidir. Biz ona ve hatıralarına çok saygı duyarız. Başkent Ankara’nın tam orta yerindeki anıt-mezarı ayni zamanda Türkiye Cumhuriyeti Devletinin varoluş müzesidir. Bize gelen resmi ve özel misafirlerimizi oraya götürür, onlara gururla kurtuluş ve kuruluşumuzu anlatırız. Keşke bir devlet adamı olarak değil, Türk dostunu ziyarete gelen bir İranlı olarak gelseydiniz de Mustafa Kemal Atatürk’ün din ve dünya görüşlerini iki Müslüman olarak sizinle tartışabilseydik!
Duydum ki Anıt-mezarı ziyaret emek istemediğiniz için gezi planınız değiştirilmiş. Bazı dinlerde mezar ziyaretlerinin yasak olduğunu biliyorum ama dünyanın en büyük ve en yüce dininde bu yasağın olmadığını da bilmekteyim. Sizden dünya ve bölge barışına katkı yapmanızı beklemek Müslüman Türk halkının hakkıdır. Biz İran halkını ve onun temsilcisi olan sizleri seviyoruz. Özellikle iki Ortadoğu ülkesinin yurttaşları olarak birbirimize ihtiyacımız olduğunu da biliyoruz. Bakın Kafkaslarda savaş çıktı veya çıkmak üzere. Halklar rahatsız ve huzursuz. Konu, din ve etnik ayrımcılıktan kaynaklanmakta gibi gözükmekte ise de esas sorun, küresel sömürgenlerin anamalcı tek dünya düzeni…
Sayın Cumhurbaşkanı!
Gelin her iki halkın düşmanlarının ummayacağı ve şaşıracağı bir ilki gerçekleştirin! Atatürk’ün mezarını ziyaret edin ve bütün Türk halkının, bütün Türk aydınlarının gönlünü kazanın! Türk-İran kadim dostluğunu hatırlayarak bölgemizdeki küresel ve sömürgen yayılmacıların hayallerini söndürün… Türklerin ve İranlıların tarihten gelen derin dostluk ve komşuluklarının canlanması, sizler gibi akıllı ve vicdanlı yöneticilerin sayesinde olacaktır. İran Türkiye’nin en büyük komşusudur. Neden en büyük müttefiki olmasın ki? Sizin Türkiye’yi önemsediğiniz, eski Ankara Büyükelçinizi(Muttaki) Dış İşleri Bakanı yapmanızdan bellidir. Biz iki halk ve iki ülke, yüzyıllardır bu coğrafyada birlikte yaşamaktayız. Türk-İran sınırı dünyadaki diğer devletlerinin sınırlarına kıyasla en eski sınırlardan biridir. 1639 tarihli Kasr-ı Şirin Antlaşması’ndan bu yana iki ülke, rejimleri ne olursa olsun ortak sınırı değişmeyen iki eski dosttur.
İranlıların sizi çok sevdiğini biliyorum. Sizin bu hareketiniz yalnız Türk halkının değil -istediği kadar muhaliflerinizce kışkırtılsın- İran halkının gönlünde de yer edecektir. Sizden İslami kurallara ve şeriata aykırı bir şey istemiyorum. Sizden günah olan bir hareket istemiyorum. Aksine, size sevap işlemenizi ve bir iyilikler zincirini başlatmanızı öneriyorum. Siz 25 Haziran 2005 günü İran’ın zincirlerini kırmıştınız. Şimdi de bölgenin zincirlerini kırın ve yeni bir birliktelik başlatın! Sizin için “Şeytan karaya indi!” manşetini atan batı gazeteleri daha da çıldıracak ve şaşıracaklardır. Üstüne vazife mi diyenlere benim yerime siz yanıt verin. Her iki halkın sevinçlerinin de kederlerinin de ayni olduğunu bütün dünyaya ispatlayın!
İran’ı hiç görmedim. Burada gördüğüm -çoğu öğrenci- İranlıların ise vatanlarını seven, dindar ve iyi insanlar olduğunu gördüm. İnanıyorum ki bütün İran benzer insanlarla doludur. Hepsini şahsınızda selamlıyorum.
Bu ziyaretinizin bölgemize barış, her iki ülkenin halklarına mutluluk ve dünyayı kendi bildikleri tarzda yönetmek isteyenlere korku vermesini diler, bu isteğimin geri çevrilmemesini umarım.
Saygılarımla selamlarım.
09 Ağustos 2008 / ANTALYA
Yorumlar
Yorum Gönder