SAHTEKARIN KIRBACI!

Kalp ameliyatı olan Emekli Orgeneral Ergun Saygun’un kızı Ece'yi hastanede telefonla aramış eşbaşkan... Gözlerimiz yaşardı, oturduk bütün eski askerler ağlıyoruz... Acaba ABD elçisi Ricciardone de Ece kızı aradılar mı? Demiştik ki, bir de baktık takiyenin daniskası devam ediyor.

Ergun Saygun yoğun bakımdaki yatağında, solunum cihazına bağlı, yatağın sağında oğlu ve kızı, solunda da Tayyib… Fotoğraf hilesi midir, hüllesi midir diye dikkatle baktık ki, hayır! Aile, boşbakan Tayyib’i hastane kapısında karşılamış, birlikte yoğun bakım, sonra baştabibin uğurlaması, Ece’nin elinde babasının tespihi falan…

Senaryo değişti… Sahnedekiler ayni. Oyun yeniden kurgulanmış… Dün akşamki oyun iki perdeydi bu akşam üç perde olmuş…
Tayyib o kadar yufka yürekliymiş ki meğer hapisteki generalleri de yarın ziyaret ederse şaşmayın. Genelkurmay Başkanı buna cüret edemez ama tek lider ve tek başkan bunu yapar.

Terör örgütü üyelerinin elini tutmak ha! Hesabı Allah'tan başka kimseye vermeyen lider bu memlekete yakışmaktadır. Bir şeylere yeniden başlayan ve yaptığı karşı devrimin devamını sağlayan Tayyib bu millete tekrar hayırlı olsun.

Bunlar insanların duygularını ve acılarını kendi siyasal egoları için kullanmasını çok iyi becerebilmektedirler. Geçmiş siyasilerin bu tür özelliklerinden damar alıp onları fersah fersah geçmişlerdir. Bu görüntü izlerinin kalıcı olacağının bilincindedirler. Ne bilinci, bir tiyatro sanatçısı, bir oyuncu gibi özellikle bu sahneye hazırlanarak bu görüntüyü verirler. Hem de senaryolarını istedikleri kılıfa sokarak ve bahanelerini meşrulaştırarak…

Boşbakan bu cumartesi günü, İstanbul’daki nereden ele geçirdiği bilinmez malikânesinden çıkacak ve iki hastane ziyaretinden sonra bir üçüncüsünü de buraya yapacaktır. “Telefonunuzu meşgul etmeyin Ece Hanım, Sayın Başbakanımız sizi on dakika içinde arayacaklardır.” Bütün bunlara soytarılık denir. Bunları yazmayana soytarının yalakası derler, yazana da aptal!

Ece ve ailesine yapılan bu iyilik ya da eşeğin kaybolması ve sonra bulunmasının sevinci ya da sıtmaya razı gelmeleri, yapılan zulümlerin çarçabuk unutulmasını bile sağlayabilir. Yalnız ailede değil kamuoyunda da istenilen meşruiyet ve insaniyet görüntüsü sağlayabilir… Buna timsah gözyaşları diyorlar, oysa değil! Bu akrebin intiharı da değildir. Bu düpedüz çakalların sabaha karşı uğursuzca ulumasıdır.

 
O vicdanı olmayanlar, vicdan gösterisinde bulunarak içeri sağlam aldıklarının ölü ya da ölmekte olan bedenlerini dışarı salıveriyorlar. O vicdanı olmayanlara bu ülke dar gelecektir. Kahramanlara zulmedenlerin mezarlarını bu yurt toprakları kabul edemez! Göreceğiz! Demiştik ve gene diyoruz, söz veriyoruz.

 
Ece’nin ailesini kınamamak gerekir. Hatta bütün Vardiya Bizde, Babamı Bekliyorum Platformları, Emekli Subaylar dayanışması, ADD’liler, millici siyasal partiler, Ece’nin bu gün geldiği tanınırlığından yararlanarak Balyoz ve Ergenekon sözde davalarının çökmesini hızlandırabilirler.

 
Oyunun üçüncü perdesinden sonra biteceği de kuşkuludur. Zalim hem zulmeder hem de affeder... Çünkü kırbaç onun elindedir.
Kırbaç kırılmalıdır!


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

15 TEMMUZ, ORDUBOZAN GÜNÜ

28 ŞUBAT’IN BİNİNCİ YILINA DOĞRU

SADAKA KÜLTÜRÜNE KARŞI SANDIK İTTİFAKI