TÜRK ORDUSU VE SUBAY

Harp Okulu, yalnızca okulun nizamiyesinde yazılan adıydı ama öğretmenlerimizin, komutanlarımızın ve öğrencilerin kalbinde hep HARBİYE vardı.

Komutanlarımız bize "Harbiyeli" diye hitap ederdi.
Yemin ettik. Yeminde arkadaşlık vardı, komutanlık vardı, emirlere itaat vardı. Vatan ve millet uğruna ölmek vardı.
Yeminin belli bir tarihi ve belirlenmiş süreci yoktu.
Ordu, yalınkılıç top, tüfek, tank, F16, S400 falan değildir. Ulusal bir ordunun asıl gücü, ulusal değerlerinden kaynaklanan MORALidir.
Yetkili ve sorumlu olan birileri ona TÜRK ORDUSU yerine TSK (Türk Silahlı Kuvvetleri) diyorsa, istediğimiz kadar uğraşalım onu ne tarihteki yerine ne de günümüz çağdaş ordularının önüne koyamayız.
Bazıları SİLAH ARKADAŞLARI yerine "personel" diyorsa, onun moralini ve motivasyonunu üniformalarda, rütbe ve işaretlerde değişiklikler yaparak sağlayamazlar.
Bizler, TSK'da mesleği asker olan memurlar değil, hayat tarzı TÜRK ORDUSU' nda şekil almış ve ona sadakat yemini etmiş askerlerdik.
Aldanmadık, aldatmadık.
Yaşlanmadık, eskimedik, emekli de olmadık.
Onurumuzu, gururumuzu değil, sadece asker urbalarımızı, rütbelerimizi, yetki ve sorumluluklarımızı nizamiyelerde bıraktık.
5 Km. teçhizatlı koşamayız ama çağırırsanız koşa koşa geliriz.



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

15 TEMMUZ, ORDUBOZAN GÜNÜ

28 ŞUBAT’IN BİNİNCİ YILINA DOĞRU

SADAKA KÜLTÜRÜNE KARŞI SANDIK İTTİFAKI