SIHHİYE !


Asker Hastaneleri ve Sıhhıye

Tam da konuyu düşündüğümüz gün yani bugün, 26 Temmuz 2025 Cumartesi günü, televizyonda bir haber: “İskenderun’da yüksek ateş teşhisiyle hastaneye kaldırılan iki asker şehit oldu…” Aklınıza (ve aklımıza) neler geliyor değil mi? Şunu düşünmeden edemiyor insan: “Peki barış koşullarında ve barış kışlasında neden bu şehitler? Askeri Sağlık Personeli ve Askeri Tabip var mıydı, varsa ne yaptı?”

Ölümle kalım arasında görev yapan ve öldürmekle yaşatmak arasında çalışan tek insan askeri sağlık personelidir. Muharebe meydanlarındaki gürültü ve hengame arasında en çok kulağa gelen ses, “Sıhhıye!” sesidir. Yanınızda kolunda kızılay kol bağı olan biri varsa ölmeyeceğinizi bilirsiniz. Bizim Ordumuzda başta askeri tabipler olmak üzere bütün askeri sağlık personeli çalışkan, zeki ve vatanseverdir. Bizdeki askeri tabipler muharebe meydanında hemen öne atılırlar. Onlara biz piyadeler, “Doktor sen bize lazımsın, biz ölsek de olur ama sen öldün mü bütün yaralılar da ölür. Sen sütre gerisinde görevini yap!” deriz. Yaşar Kemal askerliğini Sıhhıye Onbaşı olarak yaptığından gururla söz ederken Kayseri Asker Hastanesi anılarını anlatırdı bize. İskenderun’daki dahil, 35 tane olan o Asker Hastanesi’nden ancak bir tane var şimdi, Girne’de.

Yurt sathına yayılmış ve acil sivil hastalara da hizmet veren bu Asker Hastanelerinin üstünde, eğitim araştırma hizmeti veren Ankara ve İstanbul’da (GATA) Gülhane Askeri Tıp Akademisi,  özelliklerine göre uzmanlaşmış Eskişehir Hava, Kasımpaşa Deniz Hastaneleri vardı. Bütün bu sistemin ikmal ve bakım desteğini sağlayan bir Sağlık Komutanlığı vardı. O görevi MSB’lığında sivil Bakan yardımcısına bağlı bir tabip tuğgeneral komutasında, Askeri Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü yürütüyor.

GATA 15 Temmuz'dan sonra kapandı. Şu anda Fakülte ve Yüksek Okullar Komutanlığı gibi hizmet vermeye çalışan Sağlık Bilimleri Üniversitesi’nin Gülhane ve Haydarpaşa kampüslerinde MSB adına okuyan tıp fakültesi öğrencileri var. Ayrıca Gülhane kampüsünde Sağlık Astsubay öğrencileri var. Askeri Hemşirelik öğrencisi yok.  Askeri Hemşirelik Yüksek Okulu daha önce kapatılmıştı. İsimleri ve fonksiyonları değiştirilen bu okullardan ara sınıflara alınanlardan Milli Savunma Bakanlığına göstermelik Sağlık Personeli ve Tabip mezun ediliyor ama çok az. Üniversite Rektörünün mezuniyet töreninde söylediğine göre, 2019 yılında ilan verilerek alınan iki yüz küsür askeri sağlıkçı bu yıl mezun edildi.  Güçlü ordusu olan milletlerin sağlık personel sayısıyla askeri hastane sayılarını orantılanarak bilmek isteyenler, internet ansiklopedilerine baş vurduklarında oralardaki sayıları hemen öğrenebilirler.

Askeri Hastanelerin o bilgi birikimi, o harp cerrahisi ve o askeri tababet yok edilmiş durumda. Halen Kara Ordusunun üniformasını taşıyan 140 muvazzaf tabip subay ve 20 yedek subay tabip var.  1200 kadar sağlık astsubayı dışında toplam koca Kara Kuvvetleri Komutanlığında 600’e yakın tabip var ki onların da 400’den fazlası Sağlık Bakanlığınca atanmış ya da sözleşmeli yeni mezun ve sivil tabipler. Diğer kuvvetlerdeki tabip miktarını buna göre düşünebilirsiniz.

 

Olmayan Sıhhi Tahliye ve Tedavi

Kıta ve askeri kurumlarda revir hizmetlerinde aksamalar çok. Revirlerde baş tabip ya yok ya da yerel sağlık müdürlüklerinden görevlendirilmiş sivil bir tabip var. Mevcut askeri tabiplerin miktarı az ve daha önemli görevlerle görevlendirildikleri için kışla ve askeri kurumlarda viziteyi devlet hizmet yükümlüsü olarak kura ile atanan sivil tabipler yapmakta.  Asker hastalar en yakın sivil hastanelere sevk ediliyor ve buralarda asker hastalara öncelik verilmiyor. Sağlık Kurul ve Heyet işlemleri de aynı hastanelerde yürütülüyor. Harekat alanında mevcut askeri tabiplerimiz var ama onlar da yetmediği için Sağlık Bakanlığı tarafından iki aylık geçici görevlendirilen sivil tabipler görev yapmaktadır.

MSB ve Kuvvet Komutanlıklarında yeni ve modern bir Ordu Sağlık Yönergesi hazırlandığını duyduk. Bu konuda diğer ülke orduları da incelenerek ulusal bir sistem üzerinde çalışıldığını öğrendik.

Memleketimizde sık karşılaştığımız deprem, yangın, salgın hastalıklar gibi afetlerde askeri tababet deneyiminin ve harp cerrahisinin çok işe yarayacağını bilmeyen yok. “Neden sivilleştirdiler bu sistemi?” diye sorduğumuzda bu sorunun yanıtını bilmeyen yok ama susan çok. Dokuz yıldır bunun ayırdında olmayanlara bunu anlatmak, Ordumuzun komuta kademesinin hem yasal hem de vicdani göreviydi. Görevini yapsalardı, her gün şehitliğe gidip taşlara yüz süren anne sayısı bu kadar çok olmazdı. Askerliği bireysel açıdan bir meslek, kamusal açıdan devletin bir organı olarak ele alırsanız, askeri tababetin ve Ordu Sıhhıye Desteğinin önemini kavrayamaz, şimdi olduğu gibi onun boşluğunu yeni mezun sivil tabipler ve sivil hastanelerle doldurmaya çalışırsınız.

Temel askerlik eğitimini almayan ve görev yaptığı kurumun hukuk ve sağlık sistemine güvenmeyen askerler görevlerini iyi yapamazlar. Sağlıklı olmak, her rütbeden askerin moral ve motivasyonundaki en önemli özelliktir. Dişi ağrıyan asker iyi nişan alamaz, öldüğünde cesedinin arazide kurtlara kuşlara kalacağını bilen asker, savaşmaz. Cephedeki erin dişinin ağrısından, şehit cenaze törenine kadar yapılacak hizmetler, sıhhi tahliye ve tedavi zinciri ile yapılır. Bu sistemin doğru akışı, savaşta ve barışta disiplinin tesisine yardımcı olup moral ve motivasyonunun en önemli kaynaklarından biridir.

Askeri disiplin “Kanunlara, nizamlara ve amirlere mutlak bir itaat ve astının ve üstünün hukukuna riayet demektir.” diye tanımlanır. Disiplinin korunması ve devamı için özel yasalarla, özel yönergelerle idari önlemler alınır. İç Hizmet yönergesine göre, ordudaki sağlık kuruluşlarının esas görevi, askerlerin fizik ve moral durumlarını yakından izlemek ve koruyucu tababetin uygulamasını sağlamaktır. Bu hizmetin yürütülmesinden kıta komutanları ve bunların tabipleri sorumludur/ sorumluydular.

 

Çözüm Sağlıklı Bir Çalıştaydadır

Nitelikli ve güçlü ordu isteyenler önce milli eğitimin, siyasetin, demokrasinin ve üretken ekonominin nitelikli olmasını istemelidirler. Güçlü ordu, ulusal güç unsurlarından sadece biridir. İyi yetişmiş subaylarımız vardı. Hakimlerimiz, hekimlerimiz, akademisyenlerimiz de en azından subaylarımızın yetiştiği gibi yetişsin derdik. Olmadı. Subay yetiştiren okulların niteliğini diğer okulların niteliksiz durumuna indirgedik. “Askeri Liseler açılsın!” derken, “Bu dinsel müfredat uygulanacaksa hiç açılmasın!” demek zorunda kaldık.

Statükocu, çıkarcı, önderlik özellikleri taşımayan, değişimci olamayan ve yeniliğe kapalı generaller, Türkiye’nin 21’nci yüzyıl için istediği orduyu biçimlendiremez. Bir ordunun moral ve motivasyonunda dört temel konu vardır: Eğitim, Adalet, Sağlık, Lojistik destek. Bu dört konu tam anlamıyla yerine getiriliyorsa o ordunun sırtı yere gelmez. Bütün sistemleri yıpratılmış bir ordunun iyice dibe vurmasını fırsat olarak görüp, yeniden düzenlenme ve tertiplenmeye geçilmesi, bunu yaparken de önümüzdeki 50 yılda olası siyasal, sosyal ve askeri gelişmelerin göz önüne alınması ön koşuldur.

Önümüzdeki elli yıl için nasıl bir ordu olması gerektiği, askeri teknolojinin gelişimi, Jandarmanın durumu, emir komuta sistemi, askerlik süresi, bedelli askerlik, askeri eğitim, askeri sağlık gibi bir çok konu yeniden ele alınmalıdır. MSB ’lığı, Gnkur. ve Kuvvet karargahları ve deneyimli emekli askerlerin katılımıyla basına kapalı ya da açık, büyük ve tarihi bir çalıştay düzenlenmelidir. Bu çalıştaydan çıkacak sonuçlar TBMM’ne sunulmalı, orada da münakaşa edilmeli, yasalaşmalı ve Türk Ordusu Türk milletine yakışır, gireceği her savaşı kazanır hale getirilmelidir.

Zaman hızla geçmektedir.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

KIRK DÖRT YIL SONRA 12 EYLÜL DEĞERLENDİRMESİ

YA TABANCA ÇEKSELERDİ?

18 Mart ÇANAKKALE ZAFERİNİN 110'NCU YILINDA OKUNMASI GEREKEN BİR KİTAP