9 Eylül 1922, Kurtuluş Günü

“Sonra. / Sonra, 9 Eylülde İzmir’e girdik / ve Kayseri’li bir nefer / yanan şehrin kızıltısı içinden gelip / öfkeden, sevinçten, ümitten ağlıya ağlıya / Güneyden kuzeye / Doğudan batıya / Türk halkıyla beraber / seyretti İzmir rıhtımından Akdeniz’i. “(Sayfa 120, Kuvayi Milliye Destanı/Nazım Hikmet )

Kadifekale’de bir bayrak indirildi, bir bayrak çekildi. Komutanlar, tam istedikleri gibi savaşı 9 Eylül’de İzmir’de bitirdiler. Ne İngilizler ne de Yunanlılar, Türk Büyük Taarruzunun hazırlıklarını öğrenemedikleri gibi, bu harekâtın niteliğini de bilemiyorlardı. İngilizler, Yunanlıların 4 Eylülde önerdiği ateşkese karşıydılar. Mustafa Kemal Paşa’nın kısa zamanda sonuç alması ve zaferin çabuk gelmesi İngilizlerde hem şaşkınlık hem de kızgınlık yaratmıştı. İlk hedef Akdeniz’di. Ya sonrası? Askeri üstünlük çok akıllıca kullanıldı. Bursa, Çanakkale, İstanbul ve Trakya düşman tarafından boşaltılmadan iş bitmiş sayılmazdı. Ancak 11 Ekim 1922 günü Mudanya’da Bağlaşık Devletlerin generalleri ile toplanılıyor, ateş kesiliyor ve İsmet Paşa, Mustafa Kemal Paşa’dan aldığı talimatı yerine getiriyordu.

Başkomutan 10 Eylül günü İzmir’de Kramer Palas otelinde uzun boylu garsona:
—Bize rakı getiriniz! dedi.
Garson rakıları getirdiğinde Mustafa Kemal Paşa sordu:
—Kral Konstantin buraya gelip rakı içti mi?
—Hayır efendim!
—Öyleyse o mendebur neden İzmir’i almaya kalkışmış? diyor ve kadehini yanındakilere
kaldırıyordu… Mustafa Kemal Paşa’nın masasındaki boş iskemleye ilişelim ve o günkü Türkiye’nin sorunları neydi tahmin edelim… Bu gün çözümsüz gibi gözüken sorunlarımızın en az yüz katı, Mustafa Kemal Paşanın önündeydi. Her şey yeni başlıyordu! Mustafa Kemal’in halkına güven duyması, sorunların çözümünde ilk hızıdır. Türk Halkının da onu önder olarak bilmesi ve ona güvenmesi kurtuluş hızını arttırmış ve kuruluşu kolaylaştırmıştır.

O günlerde her şey özgüven ve cesaretle başlamıştır. Bu gün de halkın özgüveni ve cesaretli bir Ulusal (Milli) Hükümet, kötü gidişi durdurur ve ivme yukarı doğru çıkmaya başlar. Bu gün Türk Ulusunun karşı karşıya kaldığı en büyük tehlike yozlaşma, ayrışma ve umutsuzluktur. Bu tehlikeyi yaratan, günümüzün en önemli silahı olan olumsuz psikolojik harekât uygulamalarıdır. Akılcı ve sezgileri güçlü olan Ulu Önder, seksen dört yıl önce, ülkü birliği sağlanmış, hedefe kilitlenmiş ve ekip çalışmasına bütünleşmiş bir kadro ile bütün psikolojik harp saldırılarına karşı koymuştur. Eğitim ve öğretimin hala çağdaş olmaması, küresel anamalcılık ve küresel güvenlik tehditleri, genç nüfusun artması, dış enerji kaynaklarına bağımlılık ve küresel sömürü (emperyalizm) tehdidine aldırış etmeyen bir hükümetin tehlikeli gidişi… Bu sorunların çözüm yolu, Mustafa Kemal Atatürk’ün düşünce sistemine, onun uygulamalarına ve T.C. Anayasasının değiştirilemeyen maddelerindeki temel hükümlere inanmaktır. Türkiye’nin sorunları, bu inançla Kemalist Devrimi ( Türk Devrimini ) uygulamak ve tamamlamakla çözülebilir.

“Bu günkü Türk milleti, varlığı için bu günkü yurdundan memnundur...” “…Yurt toprağı sana her şey feda olsun. Kutlu olan sensin. Hepimiz senin için fedaiyiz. Fakat sen Türk milletini sonsuza kadar yaşatmak için verimli kalacaksın. Türk toprağı! Sen, seni seven Türk Milletinin mezarı değilsin. Türk milleti için yaratıcılığını göster!” M.K. ATATÜRK

Bu gün, gene Türkleri Anadolu’dan atmak ve dağıtmak için uğraşan emperyalist güçlerle karşı karşıya gelmiş durumdayız. Türk Ulusunun Anadolu’da tutunması için iki konunun aşılması gerekmektedir; Kıbrıs ve Güneydoğu Anadolu… Kıbrıs’ta Yunan yayılmacılığına, Güneydoğu Anadolu’da Kürt bölücülüğü ve istilacılığına karşı İzmir’deki Mustafa Kemal Paşa’nın yurtseverliği ve akılcılığı, bu günkü Türkiye Cumhuriyeti’nin önünü açacaktır.

Bağımsızlık kazanılır ama durmaz, devam eder, devam etmelidir. Bağımsızlığı devam ettirmek için onu kazandığınız aynı gücü ve aynı inancı devam ettirmek gereklidir.

Onlar İzmir’den Lozan’a doğru yola koyulmuşlardı bile…

Cumhur UTKU

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

15 TEMMUZ, ORDUBOZAN GÜNÜ

28 ŞUBAT’IN BİNİNCİ YILINA DOĞRU

SADAKA KÜLTÜRÜNE KARŞI SANDIK İTTİFAKI