SİYASAL YELPAZE VAR MIDIR?

DEMOKRASİ YOKTUR
Siyasal yelpazeyi artan sıralamaya göre tekrarlayacak olursak; Solcular sosyal demokrat, çevreci, bazen feminist, küreselleşme karşıtı, sosyalist, komünist ve de en sonunda anarşist düşüncelerin çizdiği doğrultu üzerinde toplananlardır. Sağcılar ise liberal sol, liberal, kapitalist, milliyetçi, muhafazakâr, dinsel ve aşırı dinsel düşüncelerin çizgisindedirler.
Bu durumda son yerel seçimlerdeki CHP’yi sol yelpazedeki herhangi bir yere yerleştirebiliyor musunuz? Uygulamaları ve söylemleriyle CHP solcu değildir, solculuk taklidi yapmaktadır. Ne yazıktır ki günümüz Türkiye’sinde sol görüşlü büyük bir siyasal parti olmadığı gibi solcu politikaları uygulayabilecek partileri destekleyip oy verecek sol görüşlü seçmen de yoktur! Bu sağ yelpaze için de böyledir. Konumuz değil ama sağ yelpazede de AKP’de bulunmamaktadır. Çünkü o da sağcılığın gereklerini yerine getiren bir parti değildir. Ulusal eğitimin çarpık olduğu bir ülkede siyasetin de çarpık olması doğaldır.
Merkez sol oylardan muradımız CHP ve DSP’nin balık yenen kıyı kentlerinden aldıkları oylar ise buralardaki seçmenler parti politikalarına değil, aday karakterlerine oy vermişlerdir. Bu seçmen kitlesinin çoğunluğu solcu olmadığı gibi, seçtiklerinin büyük çoğunluğu da sol düşüncedeki adaylar değildir.
Son yerel seçimlerde de parti içi demokrasisi olmayan, adaylarını seçimle değil atamayla seçmenlerin karşısına getiren partilerin hiç biri kitlesel sol ve kitlesel sağ bir parti olarak değerlendirilemez!
Seçilmemiş adayın, şaibeli sandığın, hizmetin yerine rüşvetin, ideolojinin yerine servetin öne çıktığı, önderliğin ise padişahlık olduğu bir siyasal düzende ne sol ne de sağ politikalar olabilir. Solcu seçmen de yoktur sağcı seçmen de...

ÖRGÜT TEHLİKE DEMEKTİR
Dünyanın bütün demokrasilerinde solcu emekten, eşitlikten ve devrimcilikten yana olanlara, sağcı da sermayeden, serbest piyasadan ve muhafazakârlıktan yana olanlara denir. Bizde ise yıllardır sağcılarımız sol görüşlüleri din düşmanı ve mekruh, kirli ve allahsız olarak kabul etmiş, solcularımız da sağcıları gerici ve mürteci olarak ilan etmişlerdir. 1950 seçimlerinden beri bunca yıl ve bunca siyasal kırılma noktaları geçirmiş olsak bile bu değişmemiştir. Gidin Sarıkamış’ın Yağbasan köyü kahvehanesine ya da Uzunköprü’nün Seren köyü meydan ına, konuşun halkla… İnsanların hala birbirlerine böyle baktıklarını göreceksiniz.
Ayrıca birçok seçmen tahlili yaptığımızda görülecektir ki bizdeki seçmen kitlesinin çoğu sağ veya sol görüşlerini temsil edenleri ve gelecek hakkında plan ve projeleri olanları değil, kendilerinin günlük endişelerini ortadan kaldırabilecek partilere ve en çok da onların adaylarına oy verirler…
1946’da demokrasi diyerek başlayan çok partili siyasal sistemimiz tamamen Avrupa ve Amerika’daki kapitalist sistemin kuyruğuna takılmıştır. Buna da topluca anlamından saptırılarak batılılaşma denilmiştir. Üstelik sosyalizm ve komünizmden söz etmek hem yasak hem de günah sayılmıştır. 1961 Anayasasındaki haklarla tomurcuk veren solculuk, 1982 Anayasası ile daha büyümeden yok edilmiştir... Bu gün ne CHP 1960 sonrasının merkez sol CHP’sine, ne de bu günkü AKP o zamanki merkez sağ Adalet Partisine benzemektedirler. Seçmenler de o zamanki seçmenlere benzememektedir.
Türkiye’de halen sol kavramına uyan siyasal bir parti yoktur. Vardır, vardır ama seslerini mevcut siyasal sistem kesmektedir. İP, TKP ve birazda ÖDP ne devleti yönetenlerce ne de kitlelerce sistem partileri gibi itibar görmemektedirler. Nedenleri çoktur ama esas neden bence tarihtedir.
1965’lerde güçlenen TİP’in yegâne sol parti olarak parlamentoya girmesinin seçim kanunu değiştirilerek önlenmesiyle 1969’dan sonra sol, yasal olmayan örgütlenme içine itilmiştir. Günümüzde dahi halk tarafından “sol örgütlenme” tabiri sanki bir suç eylemi olarak algılanır. Çünkü “sol örgütlenme”, 12 Eylül ve sonra gelen iktidarlarca -dolayısıyla devletçe- anarşizm ve terörizm kavramlarıyla bir tutulmuştur. Bu izleri yıkmak zordur. Artık sol görüşü işçi ve köylü kitlelerine ve halk katmanlarına benimsetmek zordur. Zor olduğu sürece de Türk halkı emperyalizmin avuçları içinde kalmaya mahkûmdur.

DEMOKRATİK SANDIK
Mütedeyyin (dinsel duyguları güçlü) ve gelenekçi insanlar sağ partilere, ilerici ve devrimci insanlar da sol partilere yönelirler. Bulamazlarsa benzerlerine ve sahtelerine oy verirler. Başka çareleri var mıdır? Bu son seçimler de böyle olmuş, demokrasiyi yani halkın egemenliğini alıp götürmüştür. “Ben sosyal demokratım” diyen arkadaşlarım farkında olmalıdırlar ki, %10 baraj koşulu devam ettiği sürece her kesim ve düşünceden vatandaşın iradesi yerel ve merkezi meclislerde temsil edilmemektedir. Barajı aşamayanların eğer paraları varsa allem-kulem meclise girmeyi başarabilmektedirler. Sosyal demokrat arkadaşlarım devletin bir önceki seçimde fazla oy alan partilere parasal yardım yapıp diğerlerine yardım etmediği gibi büyük bir haksızlığı da göz ardı etmemelidirler. Seçim yapmak demokrasinin gereğiyse eğer, siyasal partiler de demokrasinin yani halk egemenliğinin gereklerini yerine getirmeli, temsilde adaleti ve eşitliği sağlamalıdırlar.
Katılım yüksek bile olsa seçmen oy kabininde düşünmeden ve duraklamadan bütün pusulalarda sola değil babasının altı okuna ya da sağa değil devlet olanaklarını kullanarak çocuğuna oyuncaklar dağıtan ampul partisine evet’i basar! Sonra da sandık görevlisine “Bunlar ne abi yav?” diye sorarak oradaki beyaz pusulalardan birini mor muhtar zarfının içine koyup "Hangi sandığa atacağız şimdi bunu?" der ve muhtarını da hiç tanımadığı halde seçmiş olur. Böylece sandığa giren bütün bu oylar kutsal, seçimler de demokratik olur. Kim inanır?
Gerçek sol ya da onun seçeneği olan gerçek sağın yerel yönetimlere ve merkezi yönetime gelebilmesi için siyasetin temizlenmesi, siyasetin temizlenebilmesi için de ilgili kanunların değiştirilerek halkın iradesine ipotek koymayan bir siyasal sistemi uygulamak gerekmektedir. Yoksa ekonomik çöküşle birlikte siyasal çöküş de başlayacak, sağlıklı siyasal politikalar iktidar olamayacağı gibi uzun yıllar muhalefet bile olamayacaklardır.
Türkiye’deki siyasetin acilen solculara ve sağcılara ihtiyacı vardır.
Cumhur UTKU

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

15 TEMMUZ, ORDUBOZAN GÜNÜ

28 ŞUBAT’IN BİNİNCİ YILINA DOĞRU

SADAKA KÜLTÜRÜNE KARŞI SANDIK İTTİFAKI