GEZİ PARKINA ÇAĞRI

Otuz yıldır siyasallaşamayan gençlik artık siyasaldır ve bu günlerde bütün siyaset dünyasının gözü ondadır. Gençlik geleceğine sahip çıkmaya ve örgütlenmeye başlamıştır, müjdeler olsun.

Gençlik sınıflandırılamaz, kesimleri farklıdır.
Yetkin ve memleketin değerli üniversitelerinde okumuş bireyci gençler, ütopik sosyalist bir iktidarı özlemekte, en azından sosyalist bir partinin iktidar ortağı olmasını hedeflemektedirler. Belirli, etkin bir örgütlenmeleri olmadığı için dağınıklar. İktidarın onlara marjinal (uç) demesinin nedeni bu dağınık duruşlarından ileri gelmektedir.
Bir başka gençlik kesimi, milliyetçiliği mukaddesatçılıkla paralel götürebilecek, pederşahi diyebileceğimiz bir yönetim istemektedir. Onların vazgeçemedikleri alışkanlıklarıdır ve Türkiye'nin bu günkü koşullarında doğaldır. Nispeten örgütlüdürler.
Yeşilci, çevreci, anarşist ve cinsel temalı gruplar diğer gruplara karşın az ve uçta olanlardır ki “gezi isyanını” başlatanlar da bunlardır. Sıkıştıklarında saflarını sıklaştırmaları haklarıdır.
Etkin ve kalabalık gençlik gurubu ise devlet üniversitelerinde öğretimlerini tamamlamaya çalışan ya da okumayı bırakıp erkenden hayata atılmış orta sınıf ve fukara ailelerin çocukları olan, güncel siyasetle ilgilenmeye çalışan, Atatürkçü, ulusalcı ya da Kemalist çizgideki gruptur. Birbirlerini tanıyıp hemen organize olabilir ve toplanabilirler. Öncelikli bayrakları Türk bayrağıdır. Duygusal ve çalışkandırlar.
Sıraladığım bu gençlik kesimlerinin hiç biri, ideolojisiz ve yaşı geçkince politikacılara pek aldırılmazlar. En belirgin ortak tavırları kendine güvenleridir.
Yasal siyasi parti olamayan bazı örgütlerin ellerindeki rüzgâr flandralarının, bayrakların, grafiti spreyleri ve yapışkanlı kâğıt çıkartmaların ve düzgün hazırlanmış büyük boy pankartların kimler tarafından kendilerine finanse edildiği bilinmemektedir. Bu konu kamuoyunca da öteden beri merak edilmektedir.

Gençleri çözümlemek olası mıdır?
Bu hareket gençliğin bir direniş hareketidir. Diğer ülkeleri bilemem ancak ülkemizdeki devrim ya da devrim kalkışmaları,  askerler ya da gençler tarafından ya da birlikte başlatılmıştır. Toplumsal gelişmeyi getirecek olan değişim, devinim ya da devrimler, halk kitleleri tarafından istenir, asker ya da gençlik tarafından da harekete geçirilir. Gezi parkı kalkışması göstermiştir ki sıra şimdi gençliktedir. Ancak bu hareketin hızlanması ve uygun koşullarla faydalı hale gelebilmesi için meydanlara çıkan çeşitli gençlik guruplarının birlikte hareketi ve bu amaçla da bir örgütte birlikte hareket etmesi gerekmektedir.
Çare, hoşgörü içinde ve birbirine saygı çerçevesinde Atatürk’te birleşmektir.  “Tam Bağımsız Türkiye!” diyebilen gençliğin halk katmanlarında, “Ya İstiklal Ya Ölüm!” diyebilecek ve birlikte hareket edebilecek birikimde, akılda ve cesarette olmaları beklenmektedir!
Atatürk’ü ağzına alamayan Tayyip ve şürekâsının bu günkü Türk gençliğini çözümleme olasılığı yoktur. Genç kuşağın, iletişim ve bilişim sistemlerini bilirler ama sanat, edebiyat ve müziklerinin ne olduğunu çözemezler. Onlar ancak demokratik olmayan seçimlerin ve yönlendirilmiş kamuoyu araştırmalarının çözümlemelerine odaklanmışlardır.
Atatürk'ü unutturarak, bayrak ile millet arasındaki duygusal bağı kopartarak ve T.C. harflerini devletin alnının çatağından kaldırarak ve daha birçok maddi, manevi birlikteliği yıkarak yaptıkları karşıdevrimi sözüm ona meşrulaştırdıklarını sanmışlardı.  Oysa bu gün hükmet ve yanlıları, karşılarında bütün gençliği ayağa kalkmış olarak buldular. Gayri meşrular,  tarihte hep kendilerini kandırmışlardır. Bunu fark ettiler ve telaşlandılar. Artık Türkiye’yi güzel günler beklemektedir!
Bu ayağa kalkma ne bir çocukluk hevesi ne de bir güdülenmedir. Bence patlamanın ta kendisidir. Bu indifada hükumetin alaşağı edilmesine kadar devam etmelidir. Kalabalıkların isteklerinin bitmeyeceğini bilerek her isteğin yerine getirilmesi dayatılmalı ve kurulan direniş çadırları sökülmemelidir. 

Geç kalınmamalıdır.
Yapılması gereken ilk iş grupların ve ayaklanan diğer örgütlerin ortak isteklerini tespit etmek ve bunları öncelik sırasına göre maddeleştirerek halk katmanlarına sunmaktır. Bu isteklerin kendilerine sunulması bahane edilerek hiçbir gurup, örgüt ve temsilci heyetinin hükumetle görüşme yapmaması bu doğru eylemin doğru tavrı olacaktır. Sosyal ve siyasal isteklerin yerine getirilebilmesi, birlikte hareket ederek yetkin ve etkin olmaya bağlıdır. İktidarla masaya oturmak direnişteki ilk mevziiyi kaybetmek demektir.
Düzenle kavgalı ama şiddet kullanmaktan kaçan, küresel yayılmacı sömürgenlere karşı gelerek, önce millet, memleket, memleketin yeşili mavisi ve sonra da devletin kırmızısı ve beyazı diyebilen Atatürk Devrimini sürdürebilecek siyasal bir örgüt aranmalıdır. Birlikte hareket ederek güçlü ve etkili olmanın olmazsa olmazı örgütlülüktür. Bu halk hareketinden yeni bir örgüt çıkartmak işi uzatmak ve ivmeyi yavaşlatmak demektir. Durma ve hareketin bitme olasılığı yüksektir. Hazır bir örgüt ve hazır önderlik karargâhı işi hızlandırır ve sonuç almada başarı şansını arttırır. 
Birlikte ve güçlü olmak için yasal ve siyasal örgütlülük ön koşuldur.  12 Eylül artığı ve gerçek geçmişlerini unutmuş, Türk bayrağını eline alamayan,  kendi flamalarına sarılmış ve bazılarını da yerli ya da yabancı devlet istihbaratlarının güttüğü guruplar, maskelerini takıp banka makinalarının camlarını kırmaya devam edebilirler. Bunlar halktan kopuk, ancak kendi Windows’larıyla sokağı görebilen ve bir türlü büyüyemeyen ergen grupçuklardır ve evet, ne yazık ki çok çeşitlidirler.
Bu yazı bile geç kalmış bir yazıdır. On beşinci gün bitmiş, zaman hızla akıp gitmiştir. Bu çağrı, sağlıklı, aydınlık, duru, çağdaş ve ahlaklı bir ülkede yaşamak istemenin çığlığıdır. Başıboş sokaklar ve rüzgarının yönü belli olmayan meydanlar tehlikelidir. Kentlerin bu alanlarında her an kışkırtmalarla gelebilecek acılar yaşanabilir. Gençlerin kalkışması, yerindedir ve bu kalkışmada kimsenin burnu kanamamalıdır.  Sabotajlar ve katliamlar pusudadır. Hiçbir pusu, hiçbir saldırı, örgütlü kitlelere yanaşamaz! 
Örgütsüzler, an gelir pusulardan ve yeşil dolarlardan korkarak sokak ve meydanları boş bırakarak niteliksiz bir eylemden ve kişisel tatminden başka bir şey yapmamış olurlar.

Yazık olur!

Cumhur UTKU


Yorumlar

  1. "Hazır bir örgüt ve hazır önderlik karargâhı"

    Sn.Utku bu örgüt hangisidir? şimdiye kadar var olanlardan pek birşey görmedikki bu hareket bu kadar gecikti...ortak bir oluşum şart şiar elbette TAM BAĞIMSIZ TÜRKİYE...bunu yapacak insanlar bir hayli fazla

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

15 TEMMUZ, ORDUBOZAN GÜNÜ

TÜRK ORDUSU İÇİN ÇALIŞTAY

KIRK DÖRT YIL SONRA 12 EYLÜL DEĞERLENDİRMESİ