26 Ağustos 1922, Taarruz Günü (91 nci yıl dönümü kutlu olsun!)


Kocatepe yanık ve ihtiyar bir bayırdır / ne ağaç, ne kuş sesi / ne toprak kokusu vardır. / Gündüz güneşin / gece yıldızların altında kayalardır. / Ve şimdi gece olduğu için / ve dünya karanlıkta daha bizim, / daha yakın, / daha küçük kaldığı için / ve bu vakitlerde topraktan ve yürekten / evimize, aşkımıza ve kendimize dair / sesler geldiği için / kayalıklarda şayak kalpaklı nöbetçi / okşayarak gülümseyen bıyığını / seyrediyordu Kocatepe'den / dünyanın en yıldızlı karanlığını. 
(Sayfa 101, Kuvayi Milliye Destanı/Nazım Hikmet )


"Komutanlar ağır ağır Kocatepe'ye çıktılar. Taarruz, topçuların ani ateşiyle başlayacak ve Afyon güneyinden Dumlupınar yönüne devamla düşman kuvvetlerinin tamamı imha edilecekti. Orduları Sakarya muharebelerinden bu yana savunma mevzilerinde olan Yunan generalleri henüz Kocatepe'de neler olduğunu bilemiyorlardı. "Saat 10.oo suları. Ahır dağı'nın kuzey eteğine yakın Yörükmezarı adlı köyde bir kadın küçük bahçesine yayılmış tavuklara yem veriyordu. Dağ yolundan gelen bir uğultu duydu. Uğultu büyüyerek yaklaşıyor, yer titriyordu. Köpekler havlamaktan vazgeçip sindiler. Tavuklar ürküp kümeslerine kaçtılar. Neydi ki bu? Birden dağın içinden kalpaklı süvariler çıkıverdiler. Kadın çığlığı bastı:
-Bizimkiler! Kemal'in askerleri!
Baştaki subay seslendi:
-Bacım, buralarda düşman askeri var mıdır?
-Yok! Tokuşlar Köyü'ne kadar rahat. Gâvurlar ondan sonra...
Köylüler dışarı uğramışlardı. Binlerce süvari, arkası kesilmeksizin sel gibi ovaya akıyordu. Köyün muhtarı şükür secdesine kapandı. Rezil işgal sona ermişti..." 
(Sayfa 614, Şu Çılgın Türkler/Turgut Özakman)

İşte o andan sonra boğaz boğaza bir savaş başlıyordu ovalarda... 
İşte o andan sonra İngiliz hükumeti anladı ki, dokuzuncu haçlı ordusu olarak kullandıkları Yunan ordusunun komuta kademesi inançsız, erdemsiz ve dirayetsizdir. 
O andan sonra Mondros ve Sevr tarihin çöplüğüne atılıyordu! 
O andan sonra ümmet, millete dönüşüyor, çağ dışı ve karanlık bir dönem sona eriyor, aklın ve bilimin yolu açılıyordu! 
Bir daha çekirgeler bile işgal edemeyecekti Anadoluyu...
Anadolu topraklarında yaşayan herkes ben Türküm diyecekti! 
Osmanlının borçları onurla ödenirken dünyanın en yüksek ekonomik kalkınması sağlanacak ve tam bağımsızlığın ne demek olduğu bütün mazlum uluslara gösterilecekti!
Türk Büyük Taarruzu, Türk Ulusu ve onun askerine topyekûn bir savaşta silah ve donanımdan önce inancın ve yurtseverliğin daha önemli olduğunu öğretmiştir. Türk Ulusunun kendine güven duygusunu yükseltmiş, ulusal güç ve yeteneğin yeniden canlanmasını sağlamıştır. 
Türk Büyük Taarruzu, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin temellerinin atılmasının başlangıcıdır. Bitti sanılan ve mirasının paylaşılmasına kalkışılan Türk Ulusunun yaşamaya hakkı ve yeteneği olduğu dünyaya kabul ettirilmiştir. 

Mustafa Kemal Paşa'nın dediği gibi Büyük Taarruz'un her muharebesi askerlik sanatı harikasıdır. Çünkü her muharebe iyi düşünülmüş, iyi planlanmış ve iyi uygulanmıştır. Muharebeleri yöneten Subayların hepsi komutanlık kabiliyetlerini ve yiğitliklerini bu muharebelerde ispatlamışlardır. Büyük Taarruz Türk Ulusunun özgürlük ve bağımsızlığının ölümsüz anıtıdır. Mustafa Kemal Paşa ve Türk halkı, dünyanın en haklı savaşını kazandılar. 
Çünkü haklıydılar! 
Sonra savaşlarda şehit düşmeyenler de vakti saati geldi, öldüler. Bir, bilemediniz iki kuşak sonra onların neler çektikleri, neler yaptıkları ve bu topraklara neler verdikleri unutuldu... 

"Sonra. / Sonra, 9 Eylülde İzmir'e girdik / ve Kayseri'li bir nefer / yanan şehrin kızıltısı içinden gelip / öfkeden, sevinçten, ümitten ağlıya ağlıya / Güneyden kuzeye / Doğudan batıya / Türk halkıyla beraber / seyretti İzmir rıhtımından Akdeni'i."
(Sayfa 120, Kuvayi Milliye Destanı/Nazım Hikmet )

Acaba o günlerde verilen bağımsızlık savaşı, bu gün, dünyanın en haklı savaşını kazananların torunlarının umurunda mı? Umurlarındaysa, neden Türkiye uluslararası anamalcı ekonomik kuşatmalarla ve küresel sosyalizasyonlara teslim olmuş durumdadır? Umurlarında değilse, umursayanlar onların umursamaz tutumlarını endişeyle karşılıyorlar mı? 

Bu gün Türk Ulusunun karşı karşıya kaldığı en büyük tehlike yozlaşma, ayrışma ve umutsuzluktur. Oysa çözüm, kurtuluştan sonra yaratılan Büyük Türk Devriminden vazgeçmeyi söz konusu etmeden, Mustafa Kemal Atatürk'ün düşünce sistemine, onun uygulamalarına ve T.C. Anayasasının değiştirilemeyecek maddelerindeki temel hükümlere inanmaktır. 

Bağımsızlık kazanılır ama durmaz, devam eder, devam etmelidir. Bağımsızlığı devam ettirmek için onu kazandığınız anki gücü ve aynı inancı devam ettirmek gereklidir. Öğretmenlere çok iş düşmektedir. 
Bütün Lise son sınıf öğrencileri Anıtkabir ve Eski Meclisi görmelidirler. Bunun için Milli Eğitim Bakanlığının ayıracağı ödenek diğer konulardan öncelikli olmalıdır. 

Bütün Üniversite ve Yüksek Okul öğrencileri ise tarih öğretmenleriyle birlikte Kocatepe'ye ve Dumlupınar'a gitmelidirler. 
Onların dedeleri ve neneleri, Kocatepe'den, Dumlupınar'a oradan İzmir'e oradan da Lozan'a doğru yola koyulmuşlar, "Hoş gelişler ola Mustafa Kemal Paşa!" denildiğinde "sevinçten ve ümitten" hep birlikte ağlamışlardır.


Türk Büyük Taarruzunun doksan birinci yıl dönümünde, başta Büyük Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere bize bu güzel ülkeyi emanet eden bütün kahramanlara selam olsun!


                                                                                                                                      Cumhur UTKU

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

15 TEMMUZ, ORDUBOZAN GÜNÜ

TÜRK ORDUSU İÇİN ÇALIŞTAY

KIRK DÖRT YIL SONRA 12 EYLÜL DEĞERLENDİRMESİ