MUHALEFET HAYALLERLE YAPILMAZ

"Bu günlerde, ruhumun içine eden, gönlümü yok eden, hayallerimi yıkan, umutlarımı götüren, aklımı başımdan eden şu günlük siyasete bulaşmanın dayanılmaz ağırlığı var üzerimde."

Gençlik umut vermektedir
Dünyanın en mükemmel topraklarında yaşayan bir toplum, tarihin en uyduruk seçim sistemiyle ve planlı sahtekârlıklarla iktidar olmuş bir sürü şaşkın, yüzlerce gafil, onlarca hain tarafından yönetilmeyi hak edemez! Hak etmişse eğer, umut çok uzaklarda, karları çoktan erimiş dağların doruklarında demektir.
O doruklara bu toplumun gençliği Haziran ayından beri tırmanışa geçmiştir. Çare akıldır, çare gençliktir, çare vicdanlı olmak, çare devleti tüketmeden devlet gibi yönetmektir!
Siyaset ne kadar acımasız! Tarih çok acı şeyler yazacak ve buna da demokrasi tarihi diyecekler…
Bizden sonraki kuşaklar, mutlaka bataklıklarda yetişen bir kişinin otuz yıl sonra aniden neden tükenip bittiğini araştıracaklardır.  Şimdilerde dans ederken sorgulayan, sorgularken dans eden ve siyasete güvenemeyen gençlik, tahmin etmediğimiz kadar isyankâr, insancıl ve araştırmacı oluvermiştir.  Onlar, iki kuşak arasında kalan ve teknolojiyle birden bire tanışıp şaşı olan zavallı bizim kuşağı affetmeyeceklerdir.  Gayrimeşru siyasal bir parti kuran, üç ay hapisliğinden faydalanarak hala ve hızla popülizmin daniskasını sürdüren, şiirler okuyan, ağlayan, ağlatan, dini tarikat ve cemaatleri çok iyi kullanan ve seçimlerde hülleyle milletvekili olup on yıl bu memlekete başbakanlık yapan bir siyaset adamını da inceleyeceklerdir… Onlar, Haziran direnişinden bu yana siyasi düzmeciliğin ve kalpazanlığın ne olduğunu bilmektedirler.

Kimse ekmek parası uğruna ölmemelidir
Kimse kimseyi döneklikle, hainlikle, AB ve ABD mandacısı olmakla suçlamazsa, küskünlükler kindarca sürdürülmezse, kimse öküz altında buzağı aramazsa eğer; önümüzdeki seçimlerde devlet yönetimi, koalisyona bile gerek kalmadan birdenbire, sağ bir partiden sol bir partiye geçebilir. Bütün iş, 1980 yılı ile 1995 yılları arasında doğup TC vatandaşlık nüfus cüzdanına sahip olanlardadır…
Seçimden sonra ilk iş ise daha milli, daha demokrat ve daha çağdaş bir seçim sistemi ve partiler yasası çıkartmak olmalıdır.  Sonra Akepe’nin allak bullak ettiği devlet nizamı (müesses nizam değildir o) tekrar kurulacaktır. Gerçek işçiler ve gerçek köylülerle birlikte, mevcut durumu yıkıp sistemi yok ederek yeni bir hayat başlayacaktır.
Çıkınımızı açıp peynir, ekmeğimizi yer gibi, suyumuzu başımıza diker gibi ve sonra yumruğumuzun tersiyle dudaklarımızı siler gibi, yıllar önce yarım kalmış Kemalist Devrime devam edilecektir…
Aş, iş ve barış, memlekete ancak o zaman gelebilecektir. Hiçbir toplumsal istek, küçük yalnızlıklarla ve tek başına yerine gelemez… İşte ancak o zaman silahlı terör sona erecek, devlet, topraklara ve insanlara efsaneleşmiş, küflenmiş ve kalıplaşmış sözlerle değil, iki yüz yıllık bilinçle sahip çıkacaktır. İşte o zaman hayallere kapılmadan hepimiz milliciyiz, demokratız ve devrimciyiz diyebileceğiz. İşte o zaman “Bu memleket bizim!” diyenler ve demeyenler, hiç kimse, ekmek parası uğruna diri diri toprağın altına gömülmeyecek, tersanelerdeki iskelelerden düşüp ölmeyecektir… O zaman “muasır medeniyet” yolunda ilerleyecektir insanlarımız ve o zaman çocuklarımız “güneşli günler” görmeye başlayacaklardır!
Mevcut millici ve sosyalist siyasetçilerin akıllı davranması Türkiye’yi uçurabilir. Uçmak için uyanmak gerekmektedir. Uyanmak içinse geçmişin kanayan yaraları dikkatlice kapatmak ve birlikte olmak gerekmektedir. Eğer “birlikte” olunmazsa, hep birlikte havaya uçacağımız ya da herhangi bir yerde göçük altında kalacağımız bilinmelidir.

Diş çekilirken kanar
Evet, geç kaldık doğru... Dönüp baktığımızda, milletçe vatanseverlikte geç kaldığımız gözüküyor. Birlikte hareket edemediğimiz için, çoğunluğumuz siyasete uzak kaldığı için, dost ortamında bile siyaset konuşmayı ayıp saydığımız için, geç kalmış olduğumuz anlaşılıyor.urulmadığımız için, siyasetten korkan emekli subaylar topluluğunu siyasete davette beceriksiz kaldığımız için, siyasete ilgi duyan arkadaşlarımıza manyak gözüyle baktığımız için, siyasete atılan arkadaşlarımızın vatanseverliklerinden önce onların megolamanlığını öne çıkarttığımız için, birlikte siyasal tepkiler vermediğimiz için, tenkit etmekte cesaret sahibi olamadığımız için, zamanında sokaklara birlikte inemediğimiz için, kısaca Mustafa Kemal Atatürk'ün ilkelerinden "devrimcilik" ilkesini en sona attığımız için g e ç k a l d ı k !!! Oysa geçmişimizi yok eden bu iktidar güçleri, geleceğimizi de satmaktadır.
Şu unutulmamalıdır; Akepe iktidarı yıkılmadıkça bu memlekette milli ve kamucu hiçbir gelişme yaratılamaz, yaşatılamaz! Öncelikli çabamızı bu iktidarın çekip gitmesi üzerine yoğunlaştırmalıyız. Siyaseti kişisel getirimler, ailesel çıkarlar için değil, yaşadığımız toplumun ve toprakların geleceği için yapanların, zihnen işgal edilmiş TBMM yerine, zaman geçirmeden geçici bir milli merkezde birleşmeleri gerekmektedir. Birleşme değil, birlikte hareket etmek (birliktelik), yakıcı bir görevdir ve ayni zamanda nefes almamızı sağlayacak bir gereksinmedir. Bu konuda kısa, öz ve uygulanabilir bir partiler üstü protokol hazırlanarak her partiden ve kuruluştan bir temsilcinin Milli Merkez yönetimine seçilmesi sağlanmalı, merkez ve organları pekiştirilmelidir.
Siyaset eylemdir. Eylem yapmayan, yapamayan partiler siyaset yapmıyor demektir. Millici siyasal partiler, milleti ve onun milli ordusunu yeniden yaratmalıdırlar. Bu milletin kılıcı, kınından çıkmalı ve milli devrim devam etmelidir. Bilinmelidir ki, artık köylerde ve kentlerde yaşayan bütün kadınlar ve erkekler, ellerini toprağa dayayarak ayağa kalkmakta ve ayaklanma yani isyan zamanını beklemektedirler. Bu ayaklanma Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğindeki ayaklanmanın devamı olacaktır.
Diş çekilirken kanar! Kapı açılırken menteşeler sıkışır ve ses çıkartır! Analar ağlar!
Bu ayaklanma, Cumhuriyet Devriminin devamıdır ve bundan kaçış yoktur!
Bu ayaklanmada başımızda halkçı aydınlar değil, halkın içinden gelen halk aydınları olmalıdır.
Bu ayaklanmanın önderliğinde, halktan saklanan sözde davalarla Silivri’de tutsak edilen vatanseverler vardır.
Bu ayaklanmada, hükümetin baskılarından korkmayan, paralarını ve emeklerini Barzanistan’a götürüp yatırmayan milli sermaye sahipleri de olmalıdır.
Bu ayaklanma, bizim ayaklanmamızdır!
Bu kalkışmada 19 Mayıs 1919 ayaklanmasının, 23 Nisan 1920 kurulmasının ve 29 Ekim 1923 kurtulmasının felsefesi ve mantığı bulunmaktadır!
Vatanın sahibi millettir. Milletin sahibi devlettir. Hangi devletsiz toplum millet olmuştur ki? Devletin sahibi ise milli siyaset, milli cesaret ve milli merkezdir! Bu özellikler de Türk Milletinde vardır.

Toplumsal ve siyasal koalisyon, hep birlikte gerçekleşir
Aynen karşı cephedekiler gibi ve onlardan daha güçlü ve daha örgütlü bir şekilde mevcut bütün yüreklerimizi, küreklerimizi ve tüfeklerimizi bir safta ve bir cephede tutmasını bilmeliyiz.
Yürekleri birlikte atanlar, akıllarını birleştirerek birlikte hareket etmeli ve birlikte kazanmalıdırlar. Büyük toplumsal ve siyasal koalisyon işte tam burada birlikte gerçekleşmelidir.
Yineliyorum; Siyaset eylemdir. Eylem yapmayan ya da yapamayan partiler siyaset yapmıyor demektir. Eylem, tarihe not düşmek için değil, kazanmak ve tarihi değiştirmek için yapılmalıdır.
Bu gün için siyaset yapanların birlikte hareket etmeleri, onların topluma karşı borcu, kendilerinin hakkı ve eylemsel siyasetin ilk koşuludur.

Cumhur UTKU
                                                                                                                 (Milli Merkez, Antalya üyesi) 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

15 TEMMUZ, ORDUBOZAN GÜNÜ

28 ŞUBAT’IN BİNİNCİ YILINA DOĞRU

SADAKA KÜLTÜRÜNE KARŞI SANDIK İTTİFAKI