BURSA’DAN KALAN
Merdivenler ve minareler kenti Bursa.
Kaç yıllarında yaşamışsa yaşamış ve işçilerin zamanını çalıyor soytarılık yaparak "deyyüü" boynu da vurulmuşsa da her ne kadar, işte inadına yaşıyor Bursa'da gene Hacivat amca... Yönümüzde, yöremizde bir sürü Hacivat... Biz ise yalnız başına tek tane bir Karagöz'üz, heyhat!
Yarım saatte bir ezan sesi ya da Arapça inlemeler duyulur bu kentteki minarelerin yüksek volümlü hoparlörlerinden. Belki de Orhan Bey zamanından kalma bir alışkanlıktır bu, İslam adına... Osmanlıda adalet, emniyet, ticaret ve iyi niyet merkezleri olan camiler şimdi Bursa'da minarelerinin güzelliğinden, hoparlör sesinin çirkinliğinden başka bir şey değiller...
Suratsız ve gülmeyen erkeklerle başı paketli güzel gözlü kadınların kenti... Ne zamandan beri? Kavli beladan beri! Ne kötü! Bursa'da zaman demiş şair. Benim zamanım yoktu insanları bulmaya çalıştım... İnsanı tanımak kadar insanları resmetmek de çok güç... Bu kentte yaşayan insanların ömür uzunluk ortalaması ne kadardır acaba? Orta yaşlılar erkenden ölecekmiş gibi dolanıyorlar cami duvar diplerinde iç geçirerek. Bu insanların kaçı ‘Mavi Tuna’yı dinlerken evlerinde karısını valse kaldırmıştır?
La ilahe İllallah... Bu nasıl bir tapınmadır ki beni bu kadar etkileyip itelemekte?
Bursa...
Orhan Bey'den bu yana göçmenlerin ve kendine zulüm yapan insanların yaşadığı kent. İnsanı yoran, hiç kuşları olmayan, isi, sisi, bayırları, merdivenleri, minareleri bol olan esasen iyi olması gereken eski bir başkent...
Duvar diplerinin çoğu Osmanlı'dan kalma Bursa’da… Duvarların tarihi biz fakirlerin tarihidir ve duvarlar hep taşlardan yapılır.
Bursa, diğer kentlerden daha özgün bir kent.
Kaç yıllarında yaşamışsa yaşamış ve işçilerin zamanını çalıyor soytarılık yaparak "deyyüü" boynu da vurulmuşsa da her ne kadar, işte inadına yaşıyor Bursa'da gene Hacivat amca... Yönümüzde, yöremizde bir sürü Hacivat... Biz ise yalnız başına tek tane bir Karagöz'üz, heyhat!
Yarım saatte bir ezan sesi ya da Arapça inlemeler duyulur bu kentteki minarelerin yüksek volümlü hoparlörlerinden. Belki de Orhan Bey zamanından kalma bir alışkanlıktır bu, İslam adına... Osmanlıda adalet, emniyet, ticaret ve iyi niyet merkezleri olan camiler şimdi Bursa'da minarelerinin güzelliğinden, hoparlör sesinin çirkinliğinden başka bir şey değiller...
Suratsız ve gülmeyen erkeklerle başı paketli güzel gözlü kadınların kenti... Ne zamandan beri? Kavli beladan beri! Ne kötü! Bursa'da zaman demiş şair. Benim zamanım yoktu insanları bulmaya çalıştım... İnsanı tanımak kadar insanları resmetmek de çok güç... Bu kentte yaşayan insanların ömür uzunluk ortalaması ne kadardır acaba? Orta yaşlılar erkenden ölecekmiş gibi dolanıyorlar cami duvar diplerinde iç geçirerek. Bu insanların kaçı ‘Mavi Tuna’yı dinlerken evlerinde karısını valse kaldırmıştır?
La ilahe İllallah... Bu nasıl bir tapınmadır ki beni bu kadar etkileyip itelemekte?
Bursa...
Orhan Bey'den bu yana göçmenlerin ve kendine zulüm yapan insanların yaşadığı kent. İnsanı yoran, hiç kuşları olmayan, isi, sisi, bayırları, merdivenleri, minareleri bol olan esasen iyi olması gereken eski bir başkent...
Duvar diplerinin çoğu Osmanlı'dan kalma Bursa’da… Duvarların tarihi biz fakirlerin tarihidir ve duvarlar hep taşlardan yapılır.
Bursa, diğer kentlerden daha özgün bir kent.
Nazım'ın...Kemal Tahir'in yattığı Bursa Cezaevi daha yıkılmamıştı 1963 de ilk kez Bursa'ya gittiğimde.
YanıtlaSilGittim ve içine girdim.
Nazım'ın ilk kez güneşe çıkarıldığı avluya ve sırtını dayadığı duvara ben de sırtımı dayadım...
Nedense zavallı Piraye'nin onlarca kez buraya geldiği ve aslında Nazım tarafından başka kadınlarla aldatıldığından başka bir şey gelmiyordu aklıma...
Kim bilir belkide bu anlamdaki günahlarım neden oluyordu o halime...
Sevgiyle...