Ölümcül küresel salgından sonraki hayatımız nasıl olacak?


(Aklımca geleceğe not bırakmak istiyorum)

Küresel olarak baktığımızda,
Korona’dan Önce (KÖ), Korona’dan Sonra (KS) diyeceğiz, yeni bir miladımız olacak.
Refah azalacak ve toplumlar daha içe dönük hale gelecek.
Dünya ekonomisi 1929’dan daha derin bir depresyona girecek.
Ortadoğu ve körfezde dengeler değişecek.
Dünya genelinde işsizlik oranı %50’leri geçecek.
Silah üretimleri ve uluslararası terörizm azalarak devam edecek.
Küresel şirketler yüksek karlılık hırsından vazgeçmek zorunda kalacak.
Sosyal sınıflar ayrışır ve sınıf bilinci oluşabilirse vahşi kapitalizm çökebilecek.
Çin ve Amerika başta olmak üzere büyük devletlerin küresel hakimiyet ve emperyalizm istekleri azalacak.
Tek kutuplu dünyada Amerika Birleşik Devletleri mi Çin mi sorusu epey gündemde kalacak.
Milliyetçilik kendi izolasyonu içinde giderek küçülecek.
Demokrasi mi otorite mi sorusu yerine “kamu sağlığı” kavramı öne geçecek.
***
Kamusal alan açısından gördüğümüzde,
Hijyen alışkanlıkları değişecek, toplumsal sağlık kuralları sertleşecek.
Salgın hastalıklara karşı alınacak tedbirler ciddi bir şekilde geliştirilecek.
Devlet ve kamuya karşı güven duygusu düşecek.
Siyaset bilimindeki kurallar ve siyasi gelişmeler yeniden gözden geçirilerek demokrasi ve özgürlükler kısıtlanacak.
İnsanlar, uzun süreli risk yönetimi becerisi olan ve daha aklıselim sahibi yönetimleri iktidara getirmeye çalışacak.
Şirketlerin ve devlet bürokrasisinin, insan kaynakları ve istihdam düşünceleri değişecek.
Aç gözlü patronlar, kazanabilmenin artık çalışanının mutluluğundan geçeceğini anlayacak.
İş güvenliğine, iş sağlığına ve çalışanların sosyal güvenliğine daha çok dikkat edilecek.
Hasta, doktor ve hastane ilişkileri gelişecek, sağlık tüccarlığı yavaş yavaş kaybolacak.
Bankacılık ve finans sektöründe değişiklikler olacak.
İlaç sektöründe üretim, dağıtım, kullanım ve tanıtım değişecek.
Yüksek gelir gruplarından yüksek vergiler alınmasının gerekliliği anlaşılacak.
Sağlık ve turizm alanında daha ekonomik ve insancıl değişiklikler olacak.
Çok uluslu şirketler uzak doğudan ellerini çekecek.
Devletler kendi yurtlarını ve yurttaşlarını izole edecek tarzda sistemlerini değiştirebilecekler.
Başta gıda sektörü olmak üzere yaşamsal tüketim mallarında üretim, tedarik, ulaşım, maliyet ve satış yöntemleri değişecek, içe dönülecek, ihracat da ithalat da düşecek.
Tarım ve hayvancılığın değeri artacak, köylülüğün önemi anlaşılacak, kentleşme duracak.
***
Toplumsal açıdan düşündüğümüzde,
Din, dindarlık ve dini yapılar biraz daha tarihin derinliklerinde kalacak. Din adamları (ulema) dediğimiz sınıf işsiz kalabilecek.
Bilime, bilim kurumlarına ve bilim insanlarına daha çok önem verilecek.
Uçak, tren, tramvay, otobüs gibi toplu taşıma araçlarının kullanım yoğunluğu düşecek.
Lokanta, kafeterya ve ayak üstü yemek yeme yerleri eskisi kadar çoğalmayacak.
Doğaya karşı daha dikkatli ve tedbirli olunacak.
Birlik ve beraberlik duygusu azalacak.
Çekirdek aile daha da çelikleşecek.
Gıda güvenliğinde önlemler artacak.
Akıllı robotlar çoğalacak.
***
Kişisel açıdan,
Salgın bitti deseler de inanmayacağız ve bir süre çarşı pazar, düğün dernek ve toplantılardan uzak duracağız.
Artık yollarda ve araçların içlerinde saatler geçirerek iş yerlerine gidilmeyecek.
Evden çalışma sistemleri geliştirilecek.
Daha fazla dijitalleşeceğiz.
Hayatımızı sadeleştirerek yaşayacağız.
Sağlığımıza daha çok dikkat edeceğiz.
Sevdiklerimizi daha çok seveceğiz.
Biraz daha duygusal olacağız.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

15 TEMMUZ, ORDUBOZAN GÜNÜ

28 ŞUBAT’IN BİNİNCİ YILINA DOĞRU

SADAKA KÜLTÜRÜNE KARŞI SANDIK İTTİFAKI