ONLAR YAŞAM OKULLARIYDI
Köy Enstitüleri, Atatürk’ün ölümünden sonra onun önderliğinde ve onun
yetiştirdiği yurtsever devlet adamı ve bürokratlarca açılan, Cumhuriyet devriminin
eğitimdeki okullarıydı. Köy Mektepleri üzerine kurulmuştu. 22 Köy Enstitüsü Anadolu bozkırlarında
binlerce Cumhuriyet Devrimcisini yetiştirmişmiş ve bu devrimciler, derecesi ve
gücü ne olursa olsun bugünkü Cumhuriyet çizgisinin belirleyicisi olmuşlardır.
Köy Enstitüleri Dergisinin 1945 yılı Nisan ayı sayısında Pazarören
Köy Enstitüsü’nden bir haber özetini okuyalım: “… Kereste kağnılarla
Göksu’dan geldi, binalar kuruldu, çatılar kancalarla tutturuldu, aylarca çivi
beklendi. Biri Dicle’ye diğeri Hasanoğlan’a olmak üzere iki ekip gönderildi.
Civar köylerin okul binaları 10-15 kişilik ekipler tarafından yapıldı. Bu iş dönemi
içinde son sınıflar ikinci tatbikatlarına gittiler.”
Köy çocukları bu okullarda üretime yönelik, ezberci olmayan, sorgulayan
bireyler olarak yetiştiriyordu. Gene Köy Enstitüleri Dergisinde yayınlanan Cılavuz
Köy Enstitüsü’nden bir haber de şöyleydi: “… Bu yıl 40 ineğimizden
15’i, 60 koyunumuzdan henüz 16’sı doğurmuştur. 1942 yılında 3.556 Lirayla
faaliyete geçirdiğimiz istihlak kooperatifimiz gayretli ve faydalı çalışmaları
neticesinde sermayesini bugün 10.000 liraya yükseltmiş ve kendi hesabına bir de
kantin açmıştır.”
Feodal toplumun insanı köleleştiren üretim biçimini ortadan kaldırmayı
hedefleyen Köy Enstitüleri, toplum düzenini ataerkillikten çağdaş aile düzenine
getirmek için uğraşıyordu. Aynı dergide yayınlanan Düziçi Köy Enstitüsü’nden
bir haber: “…Düziçi ovasında çeltik ekimi maksadıyla Sabunsuyu
çayından vaktiyle ovaya uzatılmış olan çeltik arkının %25 hissesi Enstitümüzce
satın alınabilmiştir. Bundan böyle Düziçi ovası sıtmadan kurtulacaktır. Arkın
diğer hisseleri de Seyhan valisi ve Bahçe kaymakamının yakın ilgi ve
yardımlarıyla ve köylüyle iş birliğiyle alındığında bölgedeki köyler
susuzluktan kurtulacaktır.”
1940’larda Türkiye’de, Milli Eğitim sistemini çağdaş ve ulusal bir yola
sokmak için hizmet etmeye yemin etmiş devlet adamları vardı. Hedefleri iktidar
olmak ya da iktidarlarını sürdürmek değildi. Onlar egemenliğin halkın olması
gerektiğine inananlardı. Aynı dergide Kepirtepe Köy Enstitüsünden şu
haber yayınlanıyordu: “… Enstitüye 8.932 liraya mal olan 16
hayvanlık bir ahır yaptık. Yeni yapılacak revir planı yapı ve sanat başı
öğretmenimizce hazırlanmıştır. Bu yeni revirimizde kız ve erkek hasta
koğuşları, muayene, tecrit, hemşire odaları, helâ, etüv dairesi gibi bölümler
bulunacaktır. Elverişli havalarda inşaat alanındaki toprak hazırlıkları devam
etmektedir.”
1949 yılından sonra bütün değerlerimizi yıkan Marshall Yardımının gelişi, okulların
kapatılma sürecini hızlandırdı. Bu ekonomik ve maddi yardım karşılığında Köy Enstitülerden
vazgeçilmesini sağlayacak Amerikan eğitim projeleri yürürlüğe konmaya başlandı.
Enstitülülerdeki yıllık projeler ise muhafazakâr toprak ağaları ve devletten
beslenen tüccarlarca, vatansız komünistlerin projeleri olarak anlatılıyor ve
tehlikeli görülüyordu. Emperyalizm önce ulusal eğitimimizi hedef almıştı. Köy
Enstitüleri Dergisi aynı zamanda okul müdürlüklerinin projeleri raporlama ve
haberleşme aracıydı.
Antalya’daki Aksu Köy Enstitüsünden de haberler vardı: “…
137 tane ahlat armutu, 180 çam, 450 zeytin, 380 kavak fidanı dikildi. Fidan
yetiştirme tavalarına gladiçya, maklora, ligüstürüm, mazı, dişbademi ve
gazgrina tohumları ekildi. Gelecek yıl bağ ekebilmemiz için 16 dönüm arazi
tesviye edildi ve yağmurlara karşı setlerle önü çevrildi. Dokumahanede 878 öğrenci
mevcudunun 400’üne desenli erkek mintanı dikilmiş ve dağıtılmıştır.”
Birileri toprağın yüzünde güneşi henüz görmüş bu filizlere (şıvgınlara)
hoyratça basmış ve hepsini ezip geçmişti. Atatürk’ün umutları yerine
getirilememiş, devrimin önemli ayağı olan ulusal ve çağdaş eğitim hareketi
yarım kalmıştı.
Eğer hala feodalizm devam ediyorsa, hala mandacılık özendiriliyorsa ve hala
yobazlık pirim yapıyorsa bütün bunların nedenini Köy Enstitülerinin yok
edilişinde aramalı ve yakın tarihimizden dersler almalıyız.
Geçmişi unutmak kaderimiz olmamalı ve bilinçli bir siyasal hafızamız
olmalıdır.
Yorumlar
Yorum Gönder