BİR MAARİF VEKİLİ MUSTAFA NECATİ VARDI
Cumhuriyet gazetesinin bütün sayfaları on beş gündür yeni harflerle çıkıyordu. Yeni harfleri öğrenenler 1 Ocak 1929 Salı günü gazetenin birinci sayfasında şu haberleri okudu:
“Bugün
Maarif Bayramı var! Millet Mektepleri bugün merasimle açılacak! Millet
Mektepleri bu akşam açılıyor… Bu mekteplere ait bütün hazırlıklar dün tamamlanmıştır.
Her mektep birbiriyle yarışırcasına süslenmiştir. Bu akşam mektepler baştan
aşağı ışıklandırılacaktır. Dün akşama kadar İstanbul yakasındaki mekteplere
başvuranlar on bin kişi dolayında olmuştur.”
“Dâhiliye
Vekili Şükrü Kaya Bey’in vilâyetlere gönderdiği telgraf bildirisine göre; bugünden
itibaren resmi dairelerdeki bütün haberleşme ve yazışmalar tamamıyla yeni
harflerle yapılacaktır. Ancak adliye zabıtları ve kuyudat Haziran ayına kadar
Arap harfleri ile tutulabilecektir.”
Ertesi gün yani 2 Ocak 1929 günü gene Cumhuriyet gazetesinin birinci sayfa
haberleri şöyleydi:
“Acı
bir haber! Maarif Vekili Necati Bey Öldü! Son yılların en kötü ve en dertli
haberini bugün gözyaşlarımızı tutamadan, derin bir acı ve üzüntüyle
kaydediyoruz. İrfan hayatımızın Büyük Reisimizden ilham ve feyiz alan
devrimcisi, işgal ve mücadele günlerinin kahramanlarından biri olan Mustafa
Necati Bey, dün aramızdan ebediyen ayrılmıştır.”
“Millet
Mektepleri dün açıldı. Şehrimizde tam 1208 mektep açılmış, 40 bin kişi tahsile
başlamıştır”
“Ankara
(A.A.)- Necati Beyin vefatı üzerine maarif umurunu vekâleten Başvekil İsmet
Paşa Hazretleri deruhte buyurmuşlardır.”
Milli Eğitim Bakanı Mustafa Necati ölmüştü. Onu üç ay
önce ölen annesinin yanına gömdüler. Ölen öldüğüyle kalmadı. Tartışmalar
başladı ve uzun süre devam etti. Devlet adamlarının sağlığından halk sağlığına,
sağlık konusundaki uygulamalarda hatalar olduğuna dair şiddetli eleştiriler
yapıldı. Vekiline bakamayan devlet halkına nasıl bakacaktı...
Yorumlar uzadıkça uzadı. Sağlık Bakanı Refik Saydam
çok suçlandı. Akil Muhtar, Neşet Ömer, M. Kemal Öke, Mazhar Osman, Fahrettin
Kerim gibi ünlü hekimlerin dediklerine gazeteciler de karşılık verdi. Ahmet
Haşim, Yakup Kadri Karaosmanoğlu ve Falih Rıfkı Atay uzun süre ölümleri,
sağlığı, hastaneleri, tıp fakültelerini ve politikaları yazdılar. Bir yıl
boyunca, hasta hekim ilişkileri, hasta hakları, hekim hakları, hekimlik ahlâkı
ve tıp fakültelerindeki eğitimin niteliği sorgulandı. Hekimler toplantılar
yaptı. Siyasîler hekimleri, hekimler siyasîleri gazete yazarları da hepsini
suçladı.
Mustafa Necati’nin apandisit patlamasından ölmesi,
toplum sağlığı sorunlarını uzun süre gündemde tuttu. Sağlık politikaları
derinliğine tartışıldı ve Necati’nin ölümü bile Türk halkına fayda sağladı.
Temel sağlık politikaları belirlenmişti.
Mustafa Necati 2 Aralık 1928’de bütün valilere Millet
Mektepleri Yönetmeliği’ni göndermişti. Uygulamanın 1 Ocak 1929’da yeni
yılın ilk günü törenler ve şölenlerle başlamasını istemişti. Bu yönetmeliğe
göre öğrenci olmayan, on beşle kırk beş yaş arasındaki herkes Millet Mektepleri
’ne gidecek, her öğretmen otuz, kırk kişilik sınıflarda görev alacaktı. Eski
yazıyı bilenler iki ay, hiç okuryazar olmayanlar dört ay kurslara gitmek
zorunda olacaklardı. Kursu bitirenlere Gazi Paşa tarafından Anayasa kitabı
armağan edilecekti.
Necati, üç yıl sonra bir milyon kişinin okuryazar
olmasını hedeflemişti. Üç yıl bittiğinde okuryazarlığını sürdürebilecek
durumdaki yurttaş sayısı, bir milyon iki yüz bin kişi oldu. Ama hiçbir bakanlık
görevlisi hedefi aşan bu sayıyı Necati Bey’e söyleyemedi…
***
Çankaya Köşkünde Mustafa Kemal Paşa çok geç yattığı
için geç kalkmıştı. Pencere kenarındaki hasır koltuğa oturdu. Berrak ve açık
mavi gökyüzünde parıldayan güneş, günlerdir kabuk tutan kar birikintilerini
eritemiyordu. Dışarısı buz kesiyordu. Her zamanki hizmetlisi tepsi içinde ilk
sabah kahvesini ve sigarasını, çakmağını getirdi.
Mustafa Necati’nin cenaze töreni vardı bugün. Törene
gitmeyecekti. Cenaze törenlerini sevmez ve hiç gitmezdi… Hizmetli Cumhurreisi Hazretlerinin kendisini fark etmediğini
anladı. “Efendim, kahveniz!” demişti ki ufka, ufkun ötelerine bakan Gazi
Paşa’nın sağ göz pınarından sağ yanağına akan yaşları gördü.
Yüksek sesle “Vah Necati, vah!” dedi.
Ağlıyordu. Hizmetli tepsideki kahveyi ve sigara paketini pencerenin önündeki
cam sehpaya sessizce bıraktı ve gürültü etmeden odayı terk etti. O tekrar
yalnız kalmıştı. Sigarasını yaktı.
On beş dakika sonra hizmetli içeri girdiğinde kesme
cam kül tablasında üç izmarit vardı, kahveye hiç ellememişti. Uzaklara bakmaya
devam ediyordu. Yanağındaki kurumuş izden akan gözyaşlarını inadına silmediği
anlaşılıyordu. Benzi kül gibiydi. Hizmetli dikkatlice sehpadakileri aldı.
Gazi Paşa çok uzun süre yalnız kaldı. Ancak öğleden
sonra bir bardak su istediğinde merakla bekleyen hizmetliler sonunda derin bir
oh çektiler…
Yorumlar
Yorum Gönder