YÜZ YIL ÖNCEKİ TÜRK ORDUSU

Büyük Taarruz günlerinin kısa özetiyle belleklerimizi tazelemenin zamanıdır. Türk Ordusunun işgalden önce nasıl dağıtılıp terhis edildiği, işgal günlerinde nasıl yerle yeksan olduğu sonra da nasıl toparlandığı, işgali ve isyanları nasıl söküp attığı gelecek kuşaklara doğru bir şekilde aktarılmalıdır.

Önce kurtulduk mu yoksa önce kurulduk mu tartışmaları yapılır. Aslında bu tartışma yersiz ve tartışmacıların kendilerini kanıtlama isteklerinden başka bir şey değildir. Elbette önce 23 Nisan 1920’de Ulusal Meclis kurulmuş, sonra Türk Ordusunun kadro ve kuruluşu tamamlanmış, daha sonra 26 Ağustos 1922 günü şafakla Büyük Taarruz başlamış ve 9 Eylül’de İzmir’le birlikte yurdun tamamı kurtulmuştur.
Ulus olarak işimiz 11 Eylül’de Mudanya’da bitmemiş, 24 Temmuz 1923’de Lozan’da devam etmiş, 29 Ekim 1923 günü Cumhuriyet ilan edilmiş ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti kuruluşunu tamamlayarak bağnazlıktan, gericilikten ve küresel sermayeci, yayılmacı güçlerin emellerinden kurtuluş yeniden başlamıştır.
Türk Ulusunun tarihte verdiği bu son savaşta kurulmak ve kurtulmak birbirini tamamlayan kavramlardır. Kurulamazsanız kurtulamaz, kurtulamazsanız kurulamazsınız.
Büyük Taarruz, Kurtuluş Savaşımızın en önemli sürecidir. Bu konuda binlerce belge vardır. Arşivlerde binlerce tarih kitabı, yüzlerce roman ve film senaryoları bulunmaktadır. Büyük Taarruzun nedenleri ve sonuçları ancak yerinde, arazide görülerek öğrenilir. Lise ve Üniversitelerin öğretim programlarına mutlaka Kurtuluş ve Kuruluş'un gerçek öyküleri konulmalıdır. Bizce kurtuluşun güncesi yerinde gezilerek gençlere öğretilmelidir.
24 Ağustos 1922 günü Büyük Taarruzun son hazırlıklarının yapıldığı Şuhut kasabasına kaydırılan Akşehir’deki Başkumandanlık Karargâhı mutlaka görülmelidir.
25 Ağustos günü her yıl mutlaka taarruz başlama saatinde, oraya gidemezsek bile o saati yaşayarak, Afyonkarahisar kenti kuzey doğusundaki Başkomutanlık Komuta yeri olan Kocatepe’de bulunmalıyız.
26 Ağustos 1922 günü gecesi 5nci Süvari Kolordusunun Ballıkaya bölgesinden Yunan hatlarının gerisine sessizce sızdığı ilerleme yollarından mutlaka yürünmelidir.
27 Ağustos günü 1591 rakımlı Çiğiltepe’de neler olduğunu, 57nci Tümen Komutanı Albay Reşat Bey’in neden ikinci kez telefona çıkamadığını, Gazi Mustafa Kemal Atatürk mecliste anlatmıştır. Bu tepede bulunan ama Reşat Beyin olmadığı şehitlik mutlaka görülmelidir.
Gene aynı gün Sinanpaşa İlçesinin Yıldırım Köyü tren istasyonu yanındaki parkta yatan 2nci Tümen 2nci Alay’dan yirmi üç yaşındaki Teğmen Yıldırım Kemal ile ve beş subayın anıt mezarları görülmeli, öyküleri dinlenmelidir.
28 Ağustos günü İscehisar ilçesinin on beş km. batısındaki Doğanlar Köyüne yıllar sonra gelip işte şurada benim mangamdan sekiz kişi şehit oldu, ben öldüğümde beni de buraya gömün diyen Giresunlu Ahmet Asal Çavuş’un ve mangasının öyküsü Giresunlular Şehitliği’nde dinlenmelidir.
30 Ağustos 1922 günü Dumlupınar’daki Başkomutanlık Meydan Muharebesi öncesindeki bunlara benzer gerçek öyküler öğrenilmeden Kordon’daki Türk bayrağı, İzmir yangını, Mudanya Kapıdağ yarımadasındaki tüfek çatısı şeklindeki ateşkes anıtı kolayca anlaşılamaz.
Mustafa Kemal Atatürk, Ulusal Meclisten öyle kolayca başkomutanlık yetkisini almamıştır. Düşmanın sayıca, silahça ve moralce üstün olduğu bu savaşı biz öyle kolayca kazanmadık. Kurtuluş Savaşının hazırlıkları, uygulaması ve sonuçları, bütün mazlum uluslara boşuna örnek olmamıştır.
Gençlerin ve kendini Atatürk’ün gençliğe hitabının içinde bulanların Büyük Taarruzu yerinde, arazide öğrenmeleri gerekmektedir.
Türk Ordusunun kuruluşunun, Türk Ulusun kurtuluşunun yüzüncü yılı kutlu olsun.
Cumhur UTKU



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

15 TEMMUZ, ORDUBOZAN GÜNÜ

28 ŞUBAT’IN BİNİNCİ YILINA DOĞRU

SADAKA KÜLTÜRÜNE KARŞI SANDIK İTTİFAKI