COĞRAFYA, ETNOGRAFYA, ÜTOPYA VE YARINKİ SEÇİM
Yetmiş yedi yıllık yaşamımda nice seçimler gördüm.
(77’yi sanki çok bir görmüş geçirmişlik gibi söyledim. Oysa 777 yıllık
devletler hala genç ve taze duruyor bu dünyada) İlk kez sandığı Bingöl’de
görmüştüm. 1961 Anayasasının halk oylamasıydı. 14 yaşındaydım, muhafızı olarak annemle
sandığın olduğu okula oy kullanmaya gitmiştik. Babam bir başka okulda sandık
görevlisiydi. İlk okul öğretmeni olan anneme, eve gitmeyi beklemeden evet mi
hayır mı kullandığını sınıfın kapısında, hemen sormuştum. Oy gizlidir diye terslemişti.
Üzülmüştüm. Çok sonraları etraf duysun diye öyle yanıtladığını söylemişti. Bingöl’deki
bu seçim aklı başımda ilk anımsadığım seçimdi.
Doğduğum 1947 yılı Türkiye’de demokrasi, sandık,
seçim, siyaset kavramları için çok önemli bir yıldı. İsmet İnönü’nün sağ duyulu
dış siyasetiyle katılmadığımız ama epey yoklukların çekildiği dünya savaşı bitmişti. Diğer
dünya halkları gibi yeni yönetimler ve yönetim sistemlerini bekleyen bir
memleketti Türkiye. 14 yaşıma kadar geçen yıllarda Demokrat Parti zaferlerinin
nasıl felaketlere dönüştüğünü, dedemle babamın konuşmalarından anımsıyorum. O
zaman da şimdiki gibi gericilerden beslenen muhafazakarlar, küreselcilerden beslenen
özgürlükçüler vardı.
Bütün seçimlerin, sandıkların bir aldatmaca olduğunu
yaşayarak öğrendim. Buna karşın bugün, yarın yapılacak seçimler için gene de
heyecanlanıyorum.
Bizim kuşak böyle işte. Sabah mutlaka tıraş olacağız,
en azından ütülü uzun kollu mintanımızı ve yeni boyanmış mokasenlerimizi giyip
mahalle okuluna gideceğiz. Muhtar seçimi dahil dört seçim kağıdına evet damgası
basmak için kuyrukta bekleyeceğiz. Yok öyle spor kıyafetle sandığa gitmek.
Sandığa gitmenin önemli ve değerli bir iş olduğunu babalarımız analarımız
öğretti bizlere. Biz öğretebildik mi bizden sonrakilere onu değerlendiremeyiz
şimdiden.
Niçin böyleyiz? Çok mu seviyoruz sandıktaki
demokrasiyi? Siyasal düzene ve toplumsal kurallara çok mu saygılıyız? Yoksa
hasret miyiz eşitlikçi ve adaletli yasalara? Modern bir yaşamı özleyip durduk
bizler. Herkesin birbirine saygılı olduğu, gençlerine sevgiyle baktığımız, okur
yazarı bol olan bir toplumda yaşamak, yoksunluk ve yolsuzlukların olmadığı yönetimler,
yöntemler olsun istedik. Hepsi bu!
Dünyanın bütün foseptiklerinin birleştiği bir
coğrafyada, dünyanın bütün insan cinslerinin ve kavimlerinin karıştığı bir
etnografyada ve dünyanın bütün ana malcı, ahlaksız sömürgenlerinin gözü olduğu
bir demografik ortamda istediğimiz demokrasi çok mu ütopya oldu acaba? Özlediğimiz ve adına demokrasi dediğimiz,
doğrudan ya da dolaylı olarak, toplumun uyacağı yasal düzenlemelere karar verme
yetisi ve yetkisi elimizde mi? Bilmiyorum! Bildiğim bir şey var, yarınki
seçimler, eskiden olduğu gibi gene umut, gene demagoji, gene safsata!
Seçimimiz ve geçimimiz bol olsun.
Cumhur UTKU
Yorumlar
Yorum Gönder